Toplantıdan memnun geldim

48
reklam alani

Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ile görüşmesinin ardından Cumhurbaşkanlığına dönüşünde açıklama yaptı.

Görüşmenin, Aplıç ve Derinya kapılarının açılmasıyla ilgili kesin tarih belirlenen ve adanın geleceğiyle ilgili iki lider olarak açık yüreklilikle konuşulan iki safhalı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, iki saat süren toplantının ilk kısmında Spehar’ın da bulunduğunu ve 12 Kasım’ı kapıların açılış günü olarak tespit ettiklerini söyledi.

DERİNYA VE APLIK 12 KASIM’DA AÇILACAK

Yeni kapıların açılmasına ilişkin herhangi bir törenin söz konusu olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı, “Ancak 12 Kasım gününe kadar özellikle mobil telefon konusunda eğer uzlaşma noktasına gelinebilirse o zaman belki yine bir araya gelinmesi söz konusu olabilir” dedi.
Mobil telefon konusunun, kapıların açılmasına ilişkin karar alırken, elektrik şebekelerinin kalıcı olarak birbirleriyle birleştirilmesiyle birlikte gündeme getirip, uzlaşılan bir konu olduğunu, ancak çeşitli anlaşmazlıklar ve güçlüklerle nedeniyle bir türlü uygulamaya konulamadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, son günlerde yeni bir çaba olduğunu ve BM’nin bu konuyla ilgili iki taraf arasında istişarelerde bulunduğunu aktardı.

MOBİL TELEFONLARLA İLGİLİ SORUNUN AŞILMASI İHTİMALİ GÜNDEMDE

Bu konuda ortak bir noktaya ulaşılabilirse bunun iki toplum açısından da son derece olumlu bir gelişme olacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Akıncı, “Buradan bir Kıbrıslı Türk güneye gidiyor, cebindeki telefon çalışmıyor. Bir Kıbrıslı Rum gelip Girne’ye gidiyor evi ile olan bütün irtibatını kaybediyor. Ama her ikisi de dünyanın bir ucuna gitse oradan kendi evleri ile iletişimlerin rahatlıkla kurabiliyorlar. Bu, çağımızda, günümüzde kabul edilebilecek bir şey değildir. O nedenle bu sorunun aşılması son derece gerekli ve iyi bir gelişme olacaktır. Bunu ihtiyatla söylüyorum çünkü henüz tam bir netliğe ulaşılmış değil” dedi.

ANASTASİADİS’İN GÖRÜŞMEDE SÖYLEDİKLERİ

Son günlerde Anastasiadis’e atfen “artık iki kesimli, iki toplumlu federasyonu bıraktı, onun dışında iki devletli modeli düşünüyor, konuşuyor” söylemlerinin ne ölçüde doğru olup olmadığını, 16 Nisan’daki görüşmede de sorguladığını, bugünkü görüşmede yine bu konuyu konuştuklarını belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, Anastasiadis’in Rum toplumu adına farklı bir model istiyorsa bunu açık yüreklilikle kendileri ile paylaşması gerektiğini, o zaman oturup birbirlerini daha iyi anlamaya çalışacaklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Akıncı, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Bana bugün bana BM parametrelerinin dışında düşünmediğini, bugüne kadarki uzlaşmalara bağlı olduğunu, iki kesimli, iki toplumlu federasyon dışında bir seçenek düşünmediğini ama bu seçenek içinde, merkezi yetkilerin mevcut uzlaşılardan daha az olabildiği, kurucu devletlerin daha yetkili olabileceği bir modeli değerlendirmek istediğini söyledi. Bu konudaki genel hatlarıyla düşüncelerini söyledi. Kıbrıs Türk halkının seçilmiş lideri olarak, Kıbrıs Türk halkı adına, BM parametrelerini çöpe atamayacağımızı, bugüne kadarki uzlaşıları bir kenara itemeyeceğimizi öteden beri ifade etmekteydim. Dolayısıyla, Sayın Anastasiadis’in de bunu yeniden bunu teyit etmiş olması önemlidir.”
Anastasiadis ile yaptığı görüşmede, genel değerlendirmenin dışında, “hangi yetkiler kurucu devletlere bırakılır” diye bir çalışmanın ürününü kendisine iletmediğini, belki gelecekte bu yönde çalışmaların söz konusu olabileceğini belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, müzakerelerin bugüne kadar geldiği gibi gitmeyeceği uyarısında bulunarak şöyle devam etti:

YENİDEN SONUÇSUZ BİR SÜRECİN PARÇASI OLMAYIZ

“Unutulmaması gereken bir şey var, Kıbrıs Türk tarafı olarak defalarca söyledim, tekrar söylüyorum; bugüne kadar geldiği gibi aynı şekilde sonuçsuz ucu açık bir sürecin parçası olmak niyetinde değiliz. Bunu, Sayın Anastasiadis’e de söyledim. Yani, ucu açık, sonuç odaklı olmayan herhangi bir zaman kaygısı taşımayan bir arayışa gitmek yeni sonuçsuz süreçlere kapıyı yeniden aralamak demektir. Sayın Genel Sekreter’in raporunda bile kaleme alınmış bir husus var: sonuç odaklı olacak, bir zaman ufku olacak. Sayın Genel Sekreter belki bizim terminolojimizle takvim dememiştir ama bir zaman ufkundan bahsetmiştir ve bunun ancak ucu açık olmayan bir süreçle sonuçlanabileceğini söylemiştir.”
Cumhurbaşkanı Akıncı, bütün bunları öncelikle 31 Ekim günü geçici özel danışman Lute ile alacaklarını ve bugüne kadar olan mutabakatlara bağlılıklarını da Lute’a yeniden teyit edeceklerini kaydetti.

Bugünkü toplantıdan memnun geldim

Bugünkü toplantıdan, iki nedenden dolayı mutlu döndüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Akıncı, halka üç yıldır söz verdikleri bir olayın gerçekleşmesini görmekten mutlu olduğunu, çünkü kapılarla ilgili Kıbrıs Türk tarafının siyasi iradesi var mıydı yok muydu diye çok spekülasyon yapıldığını, şimdi artık günü ve saatinin belli olduğunu 12 Kasım Pazartesi’nden itibaren kapıların açılacağını söyledi.

BUGÜN YENİ BİR MÜZAKERE SÜRECİ BAŞLAMADI

Rum lider ile baş başa yaptıkları görüşmede birbirlerini daha iyi anlamaya çalışarak, adanın geleceğine ilişkin kaygılarını paylaşama imkanı bulduklarını anlatan Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bugünkü görüşme yeni bir müzakere süreci başlattı mı? Hayır. Böyle bir şey de söz konusu değildi zaten, bir araya böyle bir amaçla gelinmedi. Ancak, bu söylediğim son husus, Sayın Lute’un yapacağı çalışmalarla ancak şekillenebilir. Bunun için, içerik kadar modeliteler de önem taşır. Biraz önce söylediğim gibi ucu açık olmaması, sonuç odalı olması ve bir zaman mevhumunu da içermesi kaydıyla” dedi.

“Lute’un ziyaretini görmeden, sonrasıyla ilgili yorum yapmak erken”

LUTE İLE GÖRÜŞME

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Cumhurbaşkanı Akıncı, 31 Ekim’de Lute ile yapacağı görüşmede, Anastasiadis ile görüşmesinden ne gibi noktaları aktaracağı ve Lute’nun ziyaretinden sonra belli bir sürecin mümkün olacağını düşünüp düşünmediğiyle ilgili bir soru üzerine, bunu söylemenin erken olduğunu, herhangi bir yorum yapmak için Lute’un hangi çerçevede geleceğini görmeleri gerektiğini söyledi.

Lute’nun BM Genel Sekreteri tarafından geçici bir misyon ile tarafların nabzını tutması için görevlendirildiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Akıncı, Lute’un, görevinin birinci safhasını tamamladığını, BM Genel Sekreteri’nin şimdi ne gibi yeni bir misyon yüklemiş olarak geleceğini henüz bilemediklerini, Lute’un bir günlük ziyaret için geleceğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Akıncı, “Sayın Lute’un ziyaretini görmeden, orada ne ortaya çıkacağını birebir görmeden daha sonrasıyla ilgili yorum yapmak erken olur” diye konuştu.

HİDROKARBON KONUSUNDA GELMEKTE OLAN KRİZE BİR KEZ DAHA İŞARET ETTİM

Doğal gaz araştırmalarıyla ilgi bir soru üzerine, hidrokarbon yatakları aranması konusunu Anastasiadis ile baş başa görüşmesinde gündeme getirdiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Akıncı, baş başa görüşmede hidrokarbon konusunda gelmekte olan krize işaret ettiğini belirterek, şöyle konuştu:

“Kıbrıs sorununu eğer çözeceksek, Kıbrıs’ın kendi içinin yeterli olmadığı, bunun etrafında olan bitenin de son derece önemli olduğunun altını çizdim. Bunlar bildiğiniz görüşleridir. Bir yandan Kıbrıs’ta çözüm için çaba harcarken, iyi niyetli ve sonuç odaklı olarak, ucu açık olmayarak ve öte yandan da hidrokarbon olayında da karşılıklı bağımlılıkları geliştirip, bölgesel işbirliklerini geliştirip ve özellikle Kıbrıs Türklerini ve Türkiye’yi de denklemin dışında değil, içinde öngörerek yaklaşımlar sergilenmesi gerektiğini bir kere daha altını çizdim. Bunun yanında Türkiye-AB ilişkilerin de ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurguladım. Gümrük Birliği’nin güncellenmesiyle başlayarak Türkiye’nin Avrupa ile olan ilişkilerinin gelişmesinin Kıbrıs’a da olumlu yansımalarının olabileceğinin altını çizdim. Dolayısıyla, bir yandan Kıbrıs’ta olası bir çözüm sürecinin yeniden kurgulanması, hidrokarbon olayında çatışma yerine işbirliği ruhunun geliştirilmesi ve Türkiye’nin de AB’ye yakınlaşma sürecinin ileriye götürülmesinin birbirini ne kadar etkileyen süreçler olduğunu anlatmaya çalıştım, Sayın Anasatasiadis’e. Bakan göz görür, ya işbirliğine doğru yelken açacağız ya da, benim bu anlattığım çerçevede gelişmezse olaylar, maalesef bizi krizler bekleyecek. Bunları yeterinde anlatabildiğimi ümit ediyorum.”

Cumhurbaşkanı Akıncı, Anastasiadis’in nasıl bir tepki verdiğine ilişkin bir soru üzerine, söylemler yerine eylemler bakmak gerektiğini belirterek, Söylediklerimizin ne derece olumlu etki yapıp yapmadığını önümüzdeki süreçlerde ortaya konacak eylemler gösterecek” dedi.

BİZ ÜNİTER BİR DEVLET ARAMIYORUZ

Yeni önerilerin gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine ise Akıncı şunları kaydetti:
“Desentralizasyon şeklinde, Türkçe’de adem-i merkeziyetçilik dediğimiz yani yetkilerin merkezden çok kanatlara, yani iki kurucu devlete verilmesi… Böyle bir şeyi hayata geçirebileceksek, onların daha yetkili olması, merkezdeki yetkilerin aşırı olması halinde bunun daha çok sürtüşmeler yaratacağı meselesi var. Yalnız şu kısmı önemli, Anastasiadis bu yetki dağılımında yetki dağılımını öngörürken Kıbrıslı Türklerin bir olumlu oyunun kullanılacağı alanların daha sınırlı olması amacıyla ya da onları asgariye düşürecek şekilde bir anlayış içindedir.

KARARLARA İKİ TARAFIN DA KATILIMI GEREKLİ

Şu kadarı bilinmeli, eğer bir federal ortaklık kurabileceksek, bu, kararlara iki tarafın da katılımını gerekli kılar. Yetkilerin azlığı veya çokluğu önemlidir ama kararlara katılım açısından değil, başka açılardan önemli olabilir. Ancak yetkileri ne kadar dar ya da geniş olursa olsun, bu kararların nasıl alınacağı önemlidir. Kararlar basit çoğunlukla mı alınacak? Kararlar basit çoğunlukla alınacaksa ona federasyon diyemezsiniz, ona ortaklık diyemezsiniz. Ona çoğunluk idaresi diyebilirsiniz, ona üniter bir devlet diyebilirsiniz. Biz üniter bir devlet aramıyoruz. Biz siyasal eşit kanatların olduğu bir federal yapı öngörüyoruz. Dolayısıyla burada kararlara katılım için mutlaka taraflardan birer olumlu oyun olması gerekir. Bu ta Klerides’in zamanından beri Rum tarafının anlayışıydı, geçenlerde eski müzakereci Alekos Markides bunu teyit etmişti, bugün bu anlayışın aynen devam etmesi gerekir.”

ÇAVUŞOĞLU- ANASTASİADİS GÖRÜŞMESİ

Bir diğer soruyu yanıtlarken de Cumhurbaşkanı Akıncı, TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu adaya geldiğinde kendileriyle yaptığı istişarelerde Rum tarafıyla bir gayrı resmi diyaloğun olabileceğinin konuşulduğunu, buna itiraz etmediklerini söyledi.

Böyle bir diyaloğun olabileceğini bildiklerini ancak New York’ta şu gün şu saatte Anastasiadis ile Çavuşoğlu’nun görüşeceğiyle ilgili spesifik bir bilgisi olmadığını ifade eden Akıncı, buna itirazının söz konusu olmadığını da belirtti.
Akıncı konuyla ilgili olarak şunları anlattı:

“Benim söylediğim bir uyarıdır, yaptığım bir ikazdır, eğer TC yetkilileriyle Rum yönetimi süreklilik arz eden bir görüşme trafiğini yaratırsa bu o zaman ister istemez, niyet öyle olmasa bile, Kıbrıs Türk tarafının dışarıda tutulduğu, kenarda tutulduğu gibi bir algı yaratabilir. Bu algının yaratılmasını ne biz isteriz, ne TC ister. Çünkü ta eskiden beri Rumların bu konuda gayretleri oldu, illa ki Türkiye Ankara ile görüşecek çünkü Kıbrıslı Türklerin iradesi yoktur, onlarla görüşülmesi bir mana ifade etmez, onun için esas söz sahibiyle görüşecekler diye yıllardır bir talepleri oldu. Şimdi sanki o talebi yerine getiriyormuşuz gibi bir davranış hepimizi rahatsız eder, sadece beni değil… Türkiye’nin Güney Kıbrıs Yönetimi’yle doğrudan temaslarının süreklilik arz edeceği kanaatinde değilim. Tabi ki Türkiye’yi bir garantör ülke olarak ilgilendiren boyutları çok açık, güvenlik, garanti bir sürü mesele var ama Kıbrıs’ta iki toplum hangi çerçeveler içerisinde yaşayacak, buna da karar verecek olan Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlardır. Garantörlerin tavsiyeleri, düşünceleri, önerileri olabilir ama karar merci burasıdır. Zaten buradaki toplumlar herhangi bir modaliteyi bir çözümü içine sindiremezse, o çözüm yaşamaz kim ne isterse söylesin. Dışarıdan çok büyük mutluluklar da ifade edilse başka başka taraflardan, ülkelerden eğer o ülkenin halkları, toplumları onu içselleştirmezse, benimsemezse yürümez.

Unutmayın Crans-Montana’da manzara nasıldı? İki masa söz konusuydu, birinde sadece Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar vardı, bütün iç konuları konuşuyorduk, diğer masada 3 garantör ülke ve iki toplumun liderlikleri vardık gene çünkü o konular bizi de ilgilendiriyor ama garantörleri de ilgilendiriyor, onların da imzası var altında güvenlik garanti meselelerinin. Dolayısıyla sadece bu kurgu bile buna yeterli cevaptır.”

Paylaş