İslam dünyasının bütün olamıyor, odak sorunu yaşıyor.

80
reklam alani

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca düzenlenen “İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Kadın Danışma Konseyi Genç Kadınlar Liderlik ve Girişimcilik Programı Sertifika Töreni”ne katıldı.

Hedeflerinin on yıllardır ihmal edilen, çoğu zaman da görmezden gelinen ancak içten içe büyüyen meselelerin gündeme taşınmasının sağlanması olduğunu bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:

“Peki başarılı mısınız? Onu da açık söylüyorum, çok da başarılı değiliz. Bunu bir öz eleştiri olarak söylemek zorundayım. Niye derseniz? Ne yazık ki İslam dünyası, aynı hedefe aynı şekilde kilitlenmiyor. İşte bir Myanmar’ı, Arakan’ı yaşıyoruz. Acaba İslam dünyasının bütün ortakları burada aynı hissiyatı duyuyor mu? Duymuyor. Birleşmiş Milletler’de, bu yıl Genel Kurul’da bu işi gündeme getirdik. Genel Kurul’daki bu gündemde ‘devlet başkanı’ olarak ne yazık ki iki devlet başkanı vardık, bir ben, bir de İran. Başbakan olarak sadece Bangladeş Şeyh Hasina, bir de Endonezya’dan Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bir de Pakistan Başbakanı vardı. Bu kadar basit mi bu iş? Bu kadar parmak ucuyla tutulacak bir durum mu?”

Konuya böyle bakılmasının yanlış olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Ama ne yazık ki böyle. Yani yüz binler ölüyor, Müslüman kardeşlerin ölüyor, umurunda değil.” dedi.

“Tamam da siz ne yaptınız, bir de onu söyleyin”

Eşi Emine Erdoğan’ın Myanmar’a gitmesine ilişkin, kendisine bunun uluslararası alanda etkili olduğunun söylendiğini aktaran Erdoğan, “Tamam da siz ne yaptınız, bir de onu söyleyin. Çünkü bir elin nesi var, iki elin sesi var. Bunu yapmamız lazım. Eğer bu eller birbiriyle buluşmuyorsa, bu eller birbiriyle tokuşmuyorsa o zaman buradan netice almak mümkün değil. Bunu yapmamız lazım.” değerlendirmesinde bulundu.

“Halen o odak sapmasının sancısını yaşıyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanlar olarak ihmal edilen alanların başında hiç şüphesiz kadınların durumunun geldiğini vurguladı.

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Asırlar boyunca İslam aleminin ilmin, irfanın, hikmetin ve adaletin merkezi olması işte bu anlayış sayesinde olmuştur. Ne zamanki odak şaşmıştır, işte o zaman gerileme başlamıştır. Bugün halen o odak sapmasının sancısını yaşıyoruz. Maalesef, bunun bedelini ağır ödüyoruz. Özellikle kadınlarla ilgili konularda buna şahit oluyoruz. Birçok İslam ülkesinde kadınların sosyal, siyasal ve beşeri rollerini İslam dininin prensipleri değil, kalıplaşmış toplumsal alışkanlıklar belirliyor. İşte şimdi son zamanda yeniden bir şeyi tekrar köpürttüler. Ne o? Ilımlı İslam. Bu ‘ılımlı İslam’ ifadesinin patenti nereye ait? Batı’ya ait. Şimdi belki de o ifadeyi kullanan şahıs, ‘bu bana aittir’ gibi de düşünüyor olabilir. Hayır sana ait değil.”

İslam’ın ılımlısı ve ılımsızının olamayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam tektir. Kimse İslam’ı çeşitlemeye veya İslam’a yakıştırma yapmaya gitmek suretiyle İslam’ı bir zaafın içerisine sokma gayretine girmesin. Bir müddet bununla muhatap oldum ama kesildi. Daha kimse bana bu soruyu sormadı. Şimdi ne oldu da bu yeniden üflendi? Mesele şu, mesele İslam’ı zaafa düşürmek. Dinimizi zaafa düşürmek. Bizim dinimizin ılımlı, ılımsız böyle bir yanı yok. İslam bütün kurumlarıyla müesseseleriyle Kitabullah’ta kendini bulmuş ve orada ifade edilen dinin kendisidir. Onun dışında kimse dinimize tanım yapmasın.” diye konuştu.

“Kadınlara haklarını teslim etme mücadelesi verdik”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, modern yapıyı İslam düşmanlığı olarak anlayan sözde elitist özde lümpen bir güruha rağmen, kadınlara haklarını teslim etme mücadelesini verdiklerini, teslim etmeye de devam ettiklerini ifade etti.

İnancının gereği olan kıyafetinden dolayı üniversiteye gidemeyen, iş hayatına atılamayan dört duvar arasına mahkum edilen kadınları özgürlükleriyle buluşturduklarına değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ilımlı İslam. Sen daha, ‘ılımlı İslam’ diyorsun, bir bayana araba kullanma müsaadesi vermiyorsun. Nasıl ılımlı İslam bu? İslam’da buna mani bir hüküm var mı? Yok. Demek ki herhalde bundan sonra yapacaklar. Şu ana kadar yok. Böyle bir anlayış olamaz. Bugün Türkiye’de hiç kimse inançlarından, hayat tarzlarından düşüncelerinden dolayı artık ötekileştirilmiyor. Devletin tüm kurumlarında artık Hanım kardeşlerimiz özgürce yer alabiliyor ama 15 yıl önce böyle değildi. Ben bu işin acısını çekmiş bir babayım. Sabır, sabır. ‘Men sabera zafera’ dedik sabrettik ve zafere ulaştık. Şimdi artık onlar aşıldı.”

“Avrupa açık hava hapishanesine dönüşüyor”

Dış görünüşü, dili, dini, ten rengi farklı olanın, hayat alanının da daraldığına işaret eden Erdoğan, “Avrupa özellikle bu kesimler için giderek bir açık hava hapishanesine dönüşüyor.” değerlendirmesini yaptı.

Azim ve kararlılıkla Türkiye’yi yönetmeye devam edeceklerinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:

“Batı’daki karamsar tablonun en büyük mağduru Müslüman kadınlar. Başörtüsü yasakları Avrupa ülkelerinde giderek yaygınlaşıyor. Bir dönem ülkemizde olduğu gibi kamusal alan, özel alan kurnazlığı ile Müslüman kadınların hayata katılımları engellenmeye çalışılıyor. Müslüman kadınları evlerine hapsedecek bir anlayış virüs gibi yayılıyor. Bugün çoğu Avrupa ülkesinde bilhassa başörtülü kadınların istihdama katılabilmesi, hatta bazı yerlerde eğitim imkanları önemli ölçüde sınırlanmış durumdadır. Hemen her fırsatta bize demokrasi ve insan hakları dersleri verenler kendi ülkelerinde en temel insan haklarının çiğnenmesine ne yazık ki alkış tutmaktadır. Türkiye, bu adaletsizliğe ve çifte standarda dikkat çeken az sayıdaki ülkeden biri.”

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiç kimsenin haklarını ellerinden almasına izin vermeyeceklerini ve bu konuda kararlı olacaklarını vurgulayarak, “Terör bahanesiyle insanlarımızın ötekileştirilmesine, zihnimize pranga vurulmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Küresel ölçekte hak, özgürlük ve adalet mücadelemizi sabırla sürdüreceğiz, yılmayacağız. Nerede olursa olsun hak bildiğimizi söyleyeceğiz. Tehditler gelebilir, nereden gelirse gelsin. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır, bunu böyle bileceğiz.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, “Dünya beşten büyüktür” derken dünyadaki tüm üyelerin daimi üye olabilmesini ifade ettiklerini hatırlatarak, daimi üyelerin 2 yılda bir değişmesini istediklerini anlattı.

Bu sistemle dünyadaki tüm ülkelerin daimi üye olmanın zevkine ereceğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

“Her inanç grubunun, her etnik grubun yer aldığı bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kuralım. Dünya kendini Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde görsün. Şu anda dünyanın tüm ülkeleri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde kendini görmüyor. Böyle bir yapı adil bir yapı olamaz. Bunu görmemiz lazım. Mülkün temeli adalettir. Ama burada adalet yok. Adaletin olmadığı, çifte standardın hüküm sürdüğü bir dünyada huzur, barış ve esenlik de olamaz. Türkiye’nin mücadelesi tüm ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, sessiz yığınların mücadelesidir. Türkiye’nin mücadelesi özünde anti emperyalist bir mücadeledir. Bu mücadeleyi bu can bu tende oldukça vermeye devam edeceğiz. Biz kavga etmiyoruz. Biz çatışma istemiyoruz. Biz sadece adalet istiyoruz.”

‘İnsan hayal kurabildiği müddetçe yaşar’

Erdoğan, Space X şirketinin kurucusu Elon Musk ile görüşmesiyle ilgili şu ifadeleri kullandı:

“Geçtiğimiz günlerde yüksek teknoloji alanındaki özgün yatırımlarıyla tüm dünyada dikkat çeken Elon Musk ile bir görüşmem oldu. Baktım çok heyecanlı. Kendisinin vizyonunu, hayallerini, gayretini bizzat ağzından dinleme imkanım oldu. Gördüm ki her şey önce bir hayalle başlıyor. Eğer hayal olmazsa ondan sonra da bunu gerçekleştirebilmek mümkün değil. İnsan, hayal kurabildiği müddetçe yaşar ve başarıya koşar.

Paylaş