İşbirliği, refah yerine gerginlik üretiyor..

58
reklam alani

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, akıl yolunda, makuliyet içerisinde buluşmanın çarelerini zorladığını ifade ederek, “Çünkü, bu gidişin gidiş olmadığını görüyorum. Kıbrıs’ı yeni gerginliklere doğru sürüklemekte olduğunu görüyorum ve bundan dolayı tarihsel bir sorumluluk duygusu ve bilinci içerisinde bazı girişimler yapıyorum, bunları da kamuoyuyla paylaşıyorum. Bunlar ne ölçüde başarılı olabilecek göreceğiz” dedi.

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (KTMMOB) Yerbilim Mühendisleri Odası’nın Türkiye Maden Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Jeofizik Mühendisleri Odası ve Petrol Mühendisleri Odası’yla  birlikte düzenlediği  II.  Yerbilimleri Kongresi başladı.

Kongrenin  açılışında, KTMMO Başkanı Seran Aysal, Tarım ve Doğan Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı  konuştu.

“HER DÜZEYDE SAĞLIKLI, HAMASETTEN UZAK GERÇEKÇİ İLİŞKİLER”
Kongrenin başarılı sonuçlar vermesini dileyen Cumhurbaşkanı Akıncı, KKTC ve Türkiye’deki meslek örgütleri arasında iyi ilişkilerin önemli olduğunu belirterek, “Bu sadece bir bilgi alışverişi değil, konuşmacılar da altını çizerek vurguladılar, kurdukları kardeşçe ve eşitlikçi ilişkiden söz ettiler. Bu türden bir ilişki olması gerekendir, doğru olandır. Odalar arasında oluşturulan bu kardeşler ilişkisinin yaygınlaşarak devam etmesi de en büyük temennimizdir, bu topraklarda. Bu, yeri geldikçe benim de vurguladığım bir husustur; Kıbrıs Türk halkının bu topraklarda kendi özgün kimliği ile kişilikli bir yaşam sürdürmesi ve Türkiye ile her alanda ve her düzeyde sağlıklı, hamasetten uzak gerçekçi ilişkilerin kurulması son derce önemlidir diye düşünüyorum” dedi.

Bu tür kongrelerin ve çıkacak sonucun çok önemli olduğunu, elde edilen bilimsel doğrulan günlük yaşama nasıl aktarılacağının daha da önemli olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, kongreden çıkan bilimsel doğruların rehberlik etmesini ve eylem planına dönüşmesini temenni etti.

“İŞBİRLİĞİ VE REFAH YERİNE GERGİNLİK ÜRETİYOR”
Konuşmasında, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları konusuna da değinerek, bunun, kendi gündemlerini de sıklıkla meşgul ettiğini anlatan Cumhurbaşkanı Akıncı, Doğu Akdeniz’de bölge ülkeleri ve Kıbrıs’ın iki toplumu arasında işbirliği olanağı yaratması ve refah getirmesi gereken bir konunun gerginlik ve tansiyon ürettiğini, bunun örneklerinin yaşandığını, yeniden gerginlik yaşanma potansiyelinin büyük olduğunu söyledi.

“AKILCI DAVRANIRSAK ÇOK MANTIKLI ÇÖZÜMLER ÜRETMEK MÜMKÜN”
Akılcı davranılırsa çok mantıklı çözümler üretmenin mümkün olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Akıncı,  “Bundan Kıbrıs’ın her iki toplumunun bütün insanlarının ve bölge ülkelerinin, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkileri de iyileştirmeye yarayacak, Türkiye-AB ilişkilerine de bir nebze olsun belki de katkıda bulunacak formüller üretmek mümkündür” dedi.

Rum lider ile geçmiş müzakere süreçlerinde bu konuları da konuştuklarını, resmi müzakereler Mayıs 2015’de başlamadan önce, o dönemlerde Rum tarafının Barbaros gemisinin bölgede araştırma yapmasını mazeret ederek görüşmeleri terk ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Akıncı, önümüzdeki dönemde, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklı çalışmaların neden olacağı olası gerginliklerin yaşanacağı uyarısında bulunarak şöyle devam etti:

“Kendisi ile (Rum liderle) konuşmuştuk; ‘çözüme mi odaklanacağız, yoksa, biz bir yandan müzakere ederken siz bir yandan Doğu Akdeniz’de bu işlerle mi meşgul olacaksınız, ikisi beraber yürümeyecek, bu böyle gitmez’. Süreç içerisinde hep gündeme getirdik, bu ortak bir zenginlik ise bunu ortak akıl ile yürütmemizi lazım. Ne yapmamız lazım, ya bir komite kurmamız lazım, bir sürü kurduğumuz komite var, eğitimden tutun kriz olaylarına kadar, bu da en önemli konulardan bir tanesi, bir ortak komitede bunu ele alalım. Ya bu işi erteleyin çözüm sonrasına bırakın, yahut da gelin bu işi ortak akılla yürütelim, bir komite kuralım. Ne ertelemeye evet, ne ortak komiteye evet denmiyor. Sonuç olarak; ‘bu bizim egemenlik alanımızdır, biz istediğimiz gibi yaparız’. O zaman iki olasılık doğuyor, bir tanesi ENİ olayında yaşandığı gibi Türkiye’nin Navtex’ler yoluyla bölgede görünür hale gelmesi ve bir takım Rumların yürütmeye çalıştığı araştırmaların veya kazıların fiilen engellenmiş olması. Ya da, önümüzdeki dönemde yaşanabilecek olan nedir; biliyorsunuz Türkiye’de bir sondaj gemisi aldı, Rumlar’ın yaptığına benzer bir araştırmayı bu defa, KKTC hükümetinin daha önce TPAO’ya verdiği yetki alanları çerçevesinde, gelip Doğu Akdeniz’de fiilen Türk sondaj gemisinin de kazı yapması olayı yaşanacak. Önümüzdeki süreç bunu getirecek. Ve yeni gerginlikler, yeni tansiyonlar, yeni kavgalar. Halbuki bu adayı barış adası yapmak mümkün.”

“EN MANTIKLISI, EN UCUZU TÜRKİYE ÜZERİNDEN ULAŞTIRILMASI”
Doğu Akdeniz’deki en zengin doğal zenginliklerin Mısır’a ait “Zor” yatağında bulunduğunu, anımsatarak, İsrail ve Doğu Akdeniz’deki doğal gaz yataklarına ilişkin bilgi aktaran Cumhurbaşkanı Akıncı, “Eğer Kıbrıs’ta bir çözüm mümkün olsa, bunu başarabilsek, Kıbrıs’ın en azından İsrail ile olan doğal gazını birleştirip, en mantıklı, en kısa, en ucuz yol olarak Türkiye üstünden bunun Avrupa ülkelerine ulaştırılması mümkün olabilir. Türkiye’nin ihtiyacı var doğal gaza, Avrupa da Rusya’ya olan bağımlılığını bir ölçüde olsun azaltmak ihtiyacı içerisinde. Gelecekte Türkiye’nin Mısır ile olan ilişkileri de düzelebilir, düzelmelidir. Bana kalırsa, belki o yataklardan bu ikiliye üçlü bir ekleme yapılabilirdi. Bunları söylüyorum, bunlar olabilirdi, eğer Kıbrıs’ta çözüme doğru yol alabilseydik” dedi.
İsrail’den, Güney Kıbrıs üzerinden Girit’e ve oradan da Avrupa’ya elektrik kablosu döşenmesi projesi olduğuna ve KKTC hükümetinin de Türkiye’den elektrik kablosu çekilmesini konuştuğuna değinen Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum tarafının çözüm yerine, Kıbrıs Türklerini ve Türkiye’yi dışlayarak bölgede proje yürüttüğüne işaret ederek, şöyle devam etti:

“BU GİDİŞİN GİDİŞ OLMADIĞINI GÖRÜYORUM”
“Ortadoğu’dan Kıbrıs’a bir elektrik kablosu demek Avrupa ile Ortadoğu’yu Kıbrıs üzerinden enterkonnekte yapmak demektir. Çünkü, Türkiye zaten Bulgaristan üstünden enterkonnekte vaziyette. Ve bir çözümün, barışın ne kadar ekonomik anlamda maliyetleri ne kadar aşağı çekebileceğini de konuşuyoruz aslında şimdi. Bunu yapmak yerine Rum tarafı ‘EastMed’ denen bir proje ile AB’den de finansman desteği sağlayarak, Kıbrıs Türkü’nü ve Türkiye’yi de tamamen dışlayarak doğal gazı Ege Denizi’nin derin sularından geçirip, Girit’e, Girit’ten de İtalya’ya nasıl bağlayacağını konuşuyor. Bugünlerdeki bir proje de bu.
Temenni ediyorum, istiyorum ve aslında bunun için de uğraş veriyorum. Akıl yolunda, makuliyet içerisinde buluşmanın çarelerini zorluyorum. Çünkü, bu gidişin gidiş olmadığını görüyorum. Kıbrıs’ı yeni gerginliklere doğru sürüklemekte olduğunu görüyorum ve bundan dolayı tarihsel bir sorumluluk duygusu ve bilinci içerisinde bazı girişimler yapıyorum, bunları da kamuoyuyla paylaşıyorum. Bunlar ne ölçüde başarılı olabilecek göreceğiz.”
Cumhurbaşkanı Akıncı, BM Genel Sekreterliği’nin Kıbrıs konusunda tarafların nabzını yoklamaya dönük, geçici bir görevlendirme yapacağını, buna bugün olumlu görüşlerini bildirdiklerini belirterek, şöyle konuştu:

“BELİRSİZLİK İÇİNDE GEÇECEK UZUN BİR DÖNEMİN NE GETİRECEĞİNİ BİLEMEYİZ”
“Ama şu şartla, ucu, sonu belirsiz, yine bizi aynı minval üzere bir 50 yıl daha müzakereler sürükleyecek bir kapıyı açmamak kaydıyla, bunda yokuz arkadaşlar. Aynı şeyleri deneyerek farklı bir yere varılamayacağını artık hepimiz biliyoruz. O nedenle sonuç odaklı, ucu açık olmayan bir takvim çerçevesinde ve stratejik bir paket anlayışıyla, eğer niyet varsa, ben o çağrıyı da yaptım zaten birkaç gündür, bu Genel Sekreter’in göndereceği temsilci aracılığıyla araştırılsın, böyle bir zemin varsa, biz en azından Kıbrıs Türk tarafı olarak bunda varız ama yoksa o zaman belirsizlik ve durağanlık içinde geçecek uzun bir dönemin ne getireceğini bilemeyiz. Bu belirsizlik iyi bir şey değil, hoş bir şey değil ve doğru bir şey değil. Bunun olmaması için var gücümüzle uğraşıyoruz.”

ŞAHALİ
Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali, Kıbrıs’ın bir madenden dolayı bilinir hale geldiğini ve  dünyadaki ilk bilinirliliğinin bakırdan kaynaklandığını söyledi.
Bu bakır sayesinde, ilgi odağı ve maden sağlayıcı konuma geldiğini anlatan Şahali, doğal kaynakların kimi zaman çatıştıran kimi zamansa barıştıran unsurlar olduğunu vurguladı.
Avrupa Birliği’nin de doğal kaynaklar nedeniyle oluşan bir projeyle ortaya çıktığını dile getiren Şahali, doğal kaynakların halkın malı olduğu gerçeğine işaret etti.

YÜKÜM VE SORUMLULUKLARIMIZIN FARKINDAYIZ
Şahali, bakanlık olarak yüküm ve sorumlulukların farkında olduklarını, mevzuatı ve kadroyu geliştirmenin ertelenemez bir görev olduğunu belirterek, bu konunun hükümetin önündeki öncelikli konulardan olduğunu kaydetti.
Sadece madencilik açısından değil yer altı su kaynaklarının korunması yer üstü kaynakların geliştirilerek, hem günlük kullanıma hem de gelecekteki rezervlerin sağlanmasına vesile olmanın önemine değinen Şahali, “Kıbrıs Türk halkı su konusunda su gibi çok da temiz olmayan bir konumdayız” dedi.
Şahali, Türkiye’den gelen suyu bir fırsat olarak görmek gerektiğini ancak aynı zamanda bir yüzleşme vesilesi olarak da görerek geçmiş hataların telafisi için fırsata dönüştürmenin zaruri olduğunu söyledi.
Şahali, Türkiye’den gelen suyun hem içme hem tarımsal amaçlı kullanırken Mimar Mühendis odalarıyla işbirliği içerisinde denetim ve düzenleme faaliyetlerini de yerine getirmek zorunda olduklarını kaydetti.

“TAŞ OCAKLARININ REHABİLİTESİ ACİL”
Kıbrıs’ta taş ocaklarıyla ilgili sürdürülebilirlik ilkesinden ödün vermeksizin çevre duyarlılığını göz önünde bulundurarak rehabilitasyon çabasını acil görerek çalışmaları bu doğrultuda yapmak gerektiğini söyleyen Şahali, 2015 yılında geçirilen tüzük çerçevesinde bundan sonrasında yüz kızartıcı görüntülerin ortadan kaldırılabileceğini ifade etti.
Şahali, Türkiye gibi büyük bir coğrafyada faaliyet gösteren odalarla KKTC’de izole dünyayla temazsız odaların yakın ilişki ve deneyim paylaşımının kendileri için paha biçilmez bir değer olduğunu vurguladı.

AYSAL
KTMMO Başkanı Seran Aysal, bu ve benzeri etkinliklerin düzenlenmesinin ne kadar emek istediğini bilen biri olarak, bu kongrenin düzenlenmesine katkı yapan herkese teşekkür etti.

Aysal, “Türkiye ile eşitlik temelindeki ilişkinin Kıbrıslılar için özel bir önemi bulunduğuna işaret ederek, yıllardır TC-KKTC arasında kurulmasını arzu ettiğimiz ve birtürlü istediğimiz şekilde gitmeyen kimi zaman alan – veren ve nicelikle üstünlük kurma merkezli hatalı ilişki şekline indirgenen ülkeler arası ilişkiye, güzel bir örnek olacak şekilde eşitlik, işbirliği ve bilgi paylaşımı içerisinde kongrenin düzenleniyor olmasından gurur duyduğunu” ifade etti.
En erken zamanda çözülmesini arzu ettikleri Kıbrıs sorununu etkisi altına alan en önemli konunun kuşkusuz ki doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarının varlığı olduğunu belirten Aysal, zengin hidrokarbon yataklarının sürekli bir kavga alanı olan bu bölgeyi cehenneme çevirdiğini belirtti.

DOĞAL KAYNAKLAR HALKIN MALI

Aysal, KTMMOB olarak doğal kaynakların halkın malı olduğuna inandıklarını, Kıbrıs’ın karasal ve deniz alandaki doğal kaynaklarında tartışılmaz eşitlik ve adalet temelindeki hak sahipliğini kimsenin sorgulayıp yadsınamayacağını kaydetti.

Aysal, “KKTC VE Türkiye Arasında İmzalanan Antlaşmalarla Güney’deki Rum Yönetimine Karşı Hakları Koruma Dahil- Özel Bir Şirket Olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına devredilen hidrokarbon yatakları hakkındaki her türlü haklar iki ülke arasındaki karşılıklı çıkarların korunmasından çok farklı tek yönlü bir temsiliyet antlaşması olduğunu düşünmekteyiz ve antlaşmada gerekli düzeltmenin yapılması için tekrar ele alınması gerekmektedir” dedi.

Taş Ocaklarından vazgeçilemeyeceğinin açık olduğunu belirten Aysal, doğa ve çevreye açılan yaralar meydana gelen tahribatın insanoğlunun akılcıl işletme yöntemleriyle giderilmesi gerektiğini belirtti.

Aysal, yerbilimleri bilim ve tekniğinin öngördüğü akılcıl işletme biçimleri ve rehabilite çalışmalarının, verimli ve sürdürülebilir bir ocakçılığı mümkün kılacağını vurguladı.

Su konusunda bütün dünyadaki adalarda olduğu gibi bizde de sıkıntı olduğunu dile getiren Aysal, Türkiye’den aktarılan 75 milyon M3 suyun bir süre için sorunu çözecek bir miktar olduğunu ancak önümüzdeki 15-20 yıl içinde radikal önlemler alınmaması halinde su sıkıntısının bugünkü noktaya tekrar ulaşacağını belirtti.
Aysal, yıllardır izlenen hatalı politikalar nedeniyle devlet mekanizması içerisinde ne politika oluşturacak insan kaynağı ne de politika oluşturulsa bil bunu yönetecek ve ileri taşıyacak personel bulunmadığını belirterek, ”yılların hatalı yönetim şekli nedeniyle kendi ülkemizde söz sahibi olamaz duruma getirildik” dedi

Paylaş