HP Girne İlçe Başkanı: Doğu Akdeniz’deki olumlu gelişmeler piyasalarda psikolojik rahatlama sağlayabilir

23
Halkın Partisi Girne İlçe Başkanı Ahmet Tokatlıoğlu, katıldığı programda gündeme ilişkin
soruları yanıtladı. Tokatlıoğlu, bir önceki sene yaşanan ekonomik krizin 2019’da reel sektöre yansımalarına tanık olduğumuzu söyledi. Girne İlçe Başkanı ekonomik durumu şu sözlerle anlattı: “İş hacmi küçüldü. Turizmde sayıların arttığını görüyoruz ama ekonomiye yansıması aynı değil. Para-nakit döngüsü krizden bir-iki yıl sonra etkisini gösteriyor. Bankacılık sektöründe faizlerin yükselmesi, buna bağlı olarak kredi alabilmenin zorlaşması, gayri menkul sektörünün dövizdeki dalgalanmadan ötürü durağanlaşması tüm sektörleri etkiledi. 2020 için umudumuz düşen faiz oranlarının eğilimi devam etmesi. Ekonominin temel taşı faizlerin düşük olması, kredibilitenin sağlanabilmesi, nakit döngüsünün olabilmesidir. Doğu Akdeniz’deki olumlu gelişmeler piyasalarda psikolojik rahatlama sağlayabilir.” “Doğu Akdeniz’deki gelişmeler Ada’nın stratejik önemini arttırdı”
Doğu Akdeniz’in tüm dünyanın gözünün, kulağının olduğu bir nokta haline geldiğini belirten
Ahmet Tokatlıoğlu, bu gelişmeyle birlikte Kıbrıs’ın da stratejik öneminin arttığını ifade etti.
Bugünkü gelişmeleri daha iyi anlamak için, bölgedeki dengeleri iyi anlamak gerektiğini
söyleyen İlçe Başkanı süreci şu sözlerle değerlendirdi: “Bu coğrafyada Arap baharını yaşadık.
Arap baharını neden yaşadığımızı, Batılı devletlerin, Nato’nun, ABD’nin, Avrupa ülkelerinin
neden bu bölgelerde belli kesimleri yönetime gelmesini istediklerini, bölgede neden bir
kontrol mekanizması oluşturmak istediğini şu anda anlayabiliyoruz. Mısır’da yaşanan
değişim, Sisi’nin gelmesi, Suriye’de yaşanan olaylar, Rusya’nın oradaki müdahalesi,
Amerika’nın pozisyonu… Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 2003 yılında Mısır’la, 2007’de
Lübnan’la, 2011’de İsrail’le yaptığı Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması da bu anlayışı
destekler bir tutumdur. Güney Kıbrıs tek taraflı adımlar atarak Kıbrıslı Türklerin hakkını bir
tarafa itmiştir. Rum yönetimi dünyaya karşı ‘Kıbrıs’ta çözüm konusunu Türklerle görüşmeye
devam ediyoruz. Dolayısıyla şu anda doğalgazı onlarla konuşmamıza gerek yok. Sahibi biziz, bizim yetkimiz vardır’ şeklinde bir tavır almıştır.
“Önerimiz tüm paydaşlarla uluslar üstü bir işbirliği yapmak”
2011 yılına kadar Türkiye uyaran konumundaydı. Ama şimdi gerek doğalgaz araştırması gerek sondaj gemilerini satın alması sahaya getirmesiyle şu an sahada haklarımızı korur hale geldik.
Bu hamleler bölgede adaleti ve dengeyi sağladı. KKTC ve Türkiye’nin attığı adımları gerginliği tırmandıran, artıran olarak yorumlayanlar var ama aksine dengeyi sağlamazsak gerginliğe yol açarız. Halkın Partisi olarak önerimiz, bölgede gerginliği daha fazla tırmandırmak, kısasa kısas demek değil, ‘uluslar üstü bir işbirliği’ yapmak. Doğu Akdeniz’e kıyısı olan tüm ülkeleri
bölgede dolaylı olarak hak sahibi olan ab ülkeleri, İngiltere’yi aynı masaya oturtalım. Yeni bir diplomasi üretelim.”
“Haklarımızı tüm platformlarda savunmalıyız”
Diplomasi bağlamında eksiklikler olduğunu ileri süren Tokatlıoğlu; sadece Birleşmiş
Milletler’e bazı önerilerle gitmek yerine tüm paydaşlarla bu önerilerimizi paylaşmamız
gerektiğinin altını çizdi. Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı ortak komite çalışması

cumhurbaşkanlığı tarafından sunulduğunu ve Rum tarafınca da reddedildiğini hatırlatan
Tokatlıoğlu, “Tüm önerilerimizi olabildiğince tüm paydaşlarla paylaşmamız ve
savunabilmemiz gerekir. Biz bir devletiz, Kıbrıs Türk Toplumu olarak liderliğimiz tanınan bir
makamdır. Bu toplumun hakları tüm paydaşlar tarafından tanınıyor. Rum kesimi tarafından
da Doğu Akdeniz’deki olası bir kaynaktan hak sahibi olduğu biliniyor. Dolayısıyla haklarımızı
her platformda savunmak zorundayız” dedi.
“Türkiye-Libya anlaşması deniz yetki alanımızı genişleten bir adımdır”
Ahmet Tokatlıoğlu gelen soru üzerine Türkiye-Libya anlaşmasını da yorumladı, bunun önemli ve doğru bir adım olduğunu belirtti. Bu anlaşmayı değerlendirirken Yunanistan’ın kendini uluslararası bağlamda nasıl tanımladığını anlamamız gerektiğini vurgulayan Girne İlçe Başkanı, şu noktalara dikkat çekti: “Yunanistan ana kara ve adalardan oluşan bir ülke.
Uluslararası hukuk ve deniz hukuku bağlamında kendini ‘adalardan oluşan bir ülke’ olarak
tanımladığı için ‘benim kıta sahanlığım ve münhasır ekonomik bölgem son adamdan itibaren başlar’ yaklaşımındadır. Bu yaklaşım tüm dengeleri değiştirir. Türkiye 1982 BM Deniz Hukuku sözleşmesine taraf değildir. Bu nedenle bir ana karaya bağlı olan adaların kıta sahanlığı hak sahibi olmadığını savunur. Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle yaptığı anlaşmada Meis adasından sınır almaya çalıştıkları için, Türkiye’yi Antalya körfezine kapatma gayretindeydiler.  Türkiye için bu hayati önem taşıyor.
Etrafındaki denizlere baktığınızda Türkiye’nin nefes alıp dünyaya açılabildiği tek yer Doğu
Akdeniz kıyılarıdır. En büyük kıyıya da Türkiye Cumhuriyeti sahip. Libya’yla yapılan
anlaşmayla Yunanistan’la Rum yönetiminin arasındaki hat kesilmiş oldu. İki karşılıklı kıyı
devletinin yaptığı anlaşmayla Türkiye, Doğu Akdeniz’de çok daha geniş bir yetki alanına sahipoldu. Ayrıca; Güney Kıbrıs ve ortaklarının denizaltından Girit adasına, oradan da Yunanistan üzerinden AB’ye doğalgaz hattını götürme planını da aksattı. Libya’yla yapılan anlaşma KKTCve Türkiye’nin deniz yetki alanını genişleten bir adımdır.”
“Halkın Partisi evrimsel bir işbirliği öneriyor”
HP Girne İlçe Başkanı Ahmet Tokatlıoğlu, partisinin yeni bir paradigma değişikliği ortaya
koyduğunu söyledi. “2004 Annan Planı referandumunda Kıbrıslı Türkler büyük oranla evet
derken Rum tarafı daha büyük bir oranla hayır dedi. Rum tarafı hayır demesine rağmen AB’ye alındı. Tek başına uluslararası anlaşmalar yapabilen bir noktaya geldi. Kıbrıslı Türklerin sözhakkı olduğunu dünyaya unutturarak tek başına adım atarak kendine bir konfor alanıoluşturdu” diyen Tokatlıoğlu, Rum tarafının çözüme ihtiyacı var mı diye düşünmemizgerektiğini belirtti: “Biz en büyük hatayı Sayın Talat’ın o dönemde hiçbir parametreyideğiştirmeden federasyon için aynı masaya oturmasıyla yaptık. Büyük bir momentum kaybı yaşadık. Crans Montana’da süreç yine aynı şekilde çöktü.
Federasyon kötü bir yönetim şekli değildir. Sadece tarafların buna hazır olması ve adil şartlar gerekir. Bizim önerimiz; BM parametrelerini de değiştirerek kapsamlı çözüm tartışmak yerine sonunda ulaşacağımız şey federasyondur veya iki devletliliktir demek yerine önce ‘çözüm niyetimiz var’ diyelim ve ekonomik, enerji gibi konularda işbirliğine gidelim. Bu süreç evrimsel olarak bizi adım adım bir sürece götürsün. Bunun en güzel örneği AB’dir. Bir günde Avrupa Birliği olmadı. Bizim de istediğimiz evrimsel bir işbirliğidir. Önce karşılıklı güveni tesis edelim. Kazan-kazan ilkesiyle adım attığımız da iki toplum da ne kadar verimli ve başarılı olunduğunu görecektir.”
“Girne-Alsancak yolunun ilk etabı yılbaşı sonrası başlıyor, trafik rahatlayacak”

Girne şehir içi trafiğine ilişkin gelen soruyu da yanıtlayan Tokatlıoğlu, konunun belediye yetki alanı içinde olduğunu belirtti ve ekledi: “Ulaştırma Bakanı’mızla birlikte yapılan toplu
taşımaların durakları konusundaki çalışma tamamlandı. Konu belediyeye havale edildi.
Belediye belirlenen durak noktalarında ceplerin açılması, gerekli sinyalizasyonların
tamamlanması için ve ciddi bir tıkanıklık yaşanan dolmuşlara bir düzen getirmek için gayret
gösteriyor. Girne-Alsancak yolunun ilk etabı yılbaşı sonrasında başlıyor. Bu da ulaşımda ciddi bir rahatlama sağlayacak.”
reklam alani
Paylaş