Denktaş: Özersay telkinleri yerine getirdi, görev tamamlandı.

78
reklam alani

Özersay, benim bu hamlemden sonra temizlik, şeffaflık, hesap verebilirlik adına, kendisine engel olduğumu iddia ettiği unsurdan kurtulmuş bir şekilde icraata devam edebilecekken, hükümetten çekilmeyi tercih etti.

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Serdar Denktaş, kendisinin ve hükümetin istifa sürecine ilişkin genişletilmiş bir basın toplantısı düzenledi.

Denktaş, yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi:

30 yıllık siyasi hayatım süresince, inandıklarımdan hiç vaz geçmedim. Beni hiç tanımayan insanların bana insafsızca küfretmelerini garipseyen ama bunu mesele yapıp kinlenmeyeni karşıtlarıma dostça yaklaşmayı beceren, Kıbrıs Türkün halen var olduğuna inandığım hoşgörü kültürüne halen inanan karakteristik bir yapı içerisinde bir 30 yıldan bahsediyorum.

Çeşitli nedenlerle size suçlamalar yapanlar ortaya çıkar, haklı haksız tecrübeleri çantanıza koyar yolunuza devam edersiniz.  Su akar yolunu bulur.

Dün bu salonda yaptığım kısa açıklamada, aklanmadan bahsetmiştim. Bugün hepinizin neyin aklanacağına odaklanmanızı istiyorum. 8 Mayıs günü aldığım istifa kararı bildirimimde, Sayın Başbakan’dan hükümetin devamı halinde meclis içindeki oyumu hükümet lehine kullanacağımı görevden ayrılmamla birlikte tüm icraatlarımın denetlenmesini, bir yayın organında hakkımda çıkan haberi kullanarak, Savcılık ’tan dokunulmazlığımın kaldırılmasını hassasiyetle talep ettiğimi vurgulamıştım. Bu talebimden, sadece kendime güvenmem değil, dürüst siyaset polisliğine soyunarak aslında kendisine verilen görevi yerine getirmek için bahane arayan birisinin elinden oyuncağını almak, bu hamleyle birlikte içinden geçilen zor süreci, daha da zora sokacak yeniden hükümet oluşturma zaman kaybını engelleme, var olduğu güven bunalımı göstergesini geçersiz kılmaktadır.

“GÜVEN GEREKÇESİNİN DE GEÇERLİLİĞİ KALMADI”

Bu hamleden sonra gerçekten dürüst bir dürüst siyaset polisi, icraatı kesintiye uğratmaksızın, polislik görevini de yürütür ve elde edeceği bulgularla suçluyu yargıya havale eder, kendini aklamış olurdu.

Güvensizlik meselesi ise zaten kurulun dışında kalacağından ve Maliye Bakanlığı’na kimin atanacağı konusunda Başbakan’ın eli serbest olduğu, karşılığında bir talepte bulunmadığımdan ve sayın başbakanın kendisini tanıdığım kadarı ile mutlak suretle yardımcısına da danışarak yeni Bakan’ı tespit edeceğinden emin olarak, güven gerekçesinin de geçerliliğinin kalmadığının altını çizmek isterim.

“ÖZERSAY, KENDİSİNE YAPILAN TELKİNLERİ YERİNE GETİRDİ”

Yani aslında Sayın Özersay, benim bu hamlemden sonra temizlik, şeffaflık, hesap verebilirlik adına, kendisine engel olduğumu iddia ettiği unsurdan kurtulmuş bir şekilde icraata devam edebilecekken, hükümetten çekilmeyi tercih etti.

Bir başka değişle, kendisine yapılan telkinleri, bahanesini de yaratarak yerine getirdi; görev tamamlandı.

Yeni bir hükümetin kurulması, atamaların, tebrik ziyaretlerinin bitmesi ve o hükümetin kendi içinde uyum sağlaması, zaman kaybettiren bir iştir. Bu süre içerisinde, alınmayan tedbirler, halka olumsuz olarak yansıyacak. Halkın refahını yükseltmek amacıyla hareket ettiğini iddia edenler, böylesi zorlu bir dönemde, böylesine sorumsuz davranmamalıydı.

Bu bilinç içerisinde, yılların da tecrübesiyle, (Özersay’ın) yaratmaya çalıştığı bahaneyi ortadan kaldırarak, kendisine verdiğim ‘hizmete devam’ fırsatını heba etmesi açıklanabilecek bir olay değildir.

“HAKARETLERLE İLGİLİ HUKUKSAL SÜREÇ BAŞLATTIM”

Uzun bir süreden beridir, bir grup yayın organında ve sosyal medyada bana yönelik, ‘karakter katli’ denilebilecek sistematik saldırılar, itibarsızlaştırma kampanyası, iftiralar ve haksız suçlamalar yer almakta. Bunların bir kısmı ile ilgili başlatmış olduğum hukuksal süreçler devam etmekte, ancak bunlarla ilgili süreçler devam ederken, başka saldırılara maruz kalmaktayım. Saldırıları yapanlar organize ve veya teşvik edenler rahat çünkü sadece çamur at izi kalsın diyorlar. Benim amacım ise bu saldırıları yapanları tespit etmek oldukça zor. Yasal süreçlerin tamamlanması uzun bir süre alıyor. 2016’daki bir diğer yasal girişimim halen devam ediyor. Birileri çamur atar, o çamur üzerinize bulaşır, o çamuru silmek için yıllarınızı harcarsınız.  Gerçek anlamda aklanmaya ihtiyacı olanlar, başkalarına çamur atarak, kirli gösterme siyaseti güderek, kendilerini temiz göstermeye çalışanlardır. Bu nedenle, bunu rahatlıkla söyleyebilirim; ülkemizde siyaset hiçbir dönem bu kadar kirlenmemiştir. Çünkü hiçbir dönemde, bugün olduğu kadar çamur atmak, siyasetin ana unsuru olmamıştı.

Birileri siyasal kariyerlerini başkalarına çamur atmak üzerine inşa etmeye çalışırken, tüm siyaset alanını bataklığın içerisine çektiklerini anlayamayacak kadar duyarsız ve gözleri dönmüş durumdadır.

Her kim olursa olsun, bir suç iddiası varsa, bu iddianın yargı önüne gelmesi gerekir. Siyasi alan yargının yerini alamaz.

“HP, KOALİSYONUN ZAYIF HALKASI OLARAK BELİRLENDİ”

Son haftalarda medyada, ‘bu hükümet bitti’, ‘iki parti Türkiye’ye gitti, anlaştı’ şeklinde haberler yayımlanmakta. Bu haberler, tek elden yönetilir gibi sistematik bir hal almışlardır. Ve bu haberlere konu olan koalisyon ortağı, her zaman aynı kişiydi. Halkın Partisi belli ki koalisyonun zayıf halkası olarak belirlenmiş ve hükümete HP üzerinden yıpratma kampanyası yapılmaktaydı.

“TELKİNLERE RAĞMEN BAŞIMI EĞMEDİM”

İşte tam da bu noktada, dün kullandığım ‘aklanmak isterim’ sözcüğüne dönmek istiyorum. Ben hem kişi olarak, hem isim olarak siyasi bir figürüm. Bu ülkede asıl aklanması gereken, siyasetin ta kendisidir. Kıbrıs Türk siyaseti bu eylemlerden arınmalı. Eylem diyorum çünkü artık olay eyleme geçmiştir. Ben de en az her Kıbrıs Türk’ü gibi Türkiye sevdalısıyım. Büyüdüğüm evde bunu öğrendim. İşte bu nedenle gerçek bir Türkiye sevdalısı, Kıbrıslı Türk bir siyasi olarak, geleceğimizin en büyük teminatı olarak gördüğüm KKTC’ye yürekten bağlanarak siyaset yürüttüm. Tüm telkinlere rağmen eğilmedim, dik durdum. 60 yaşıma geldiğim bugünlere kadar başkasının sırtına basarak bir adım yukarı çıkmayı aklımın ucundan geçirmedim.

Genç arkadaşımın bu yaklaşımını empati yaparak anlamaya çalışıyorum ve ülkedeki siyasetin aklanması gerektiğine inanıyorum. Umarım bu olay siyasetimizin aklanması için son vesile olur.

Bu hükümetin daha yapabileceği çok iş vardı, birçoğu sadece Bakanlar Kurulu’na kalmış hususlardı. Şimdi herşey durdu. Hayat devam ediyor ama borsa da dalgalanmaya devam ediyor, biz ise oyun içinde oyun oynamaya devam ediyoruz.

RAUF DENKTAŞ ÜNİVERSİTESİ…

Bahane olarak ortaya atılan Rauf Denktaş üniversitesi kurulmuş ve eğitime başlamıştır. Hayalimiz, LefkoşaSurlariçi’ni büyük bir kampüs haline getirmekti. Girişim yavaşlatıldı, kampüs gerek denildiğinde, her üniversiteye verilen kadar arazi, bu üniversiteye de kiralandı. İnşaat izni verilmesi için yol yok izin veremeyiz denildi. Bakanlar Kurulu’na bir önerge götürdüm. Tüzük için görev Kudret beye verildi. Hazine malları yasasınca Maliye Bakanlığına verilen yetkiye dayanarak 10 yıllık zaman kaybını engelledim. Bu nedenle bakanlar kurulu önergesi halen kurulda bekliyor. Kiralama yapıldığından beri ulaştırma bakanlığı ile yolun projesi yapılması yönünde görüşmeler yapılıyor ve son aşamasına gelinmişti. Soyadım Denktaş olmasaydı, bu izin verilmeyecek miydi? Bunun cevabını kimse vermiş değil, bu bahaneyi bu nedenle kabul etmiyorum.

“KEŞKE KOALİSYONU SÜRDÜREBİLSEYDİK…”

14 ayı bu hükümette olmak üzere neredeyse 3 yıldır Maliye Bakanlığı görevini yürütmekteyim. Deyim yerindeyse, 14 aydır kendi yağımızla, kendi ciğerimizi kavurduk. Çeşitli nedenlerle bu hükümet döneminde Türkiye’den kaynak aktarımı yapılmadı. Kamu maliyemizi ve ekonomimizi sürdürülebilir bir noktaya getirene dek dış kaynağa olan ihtiyaç sürecektir. KKTC’nin TC’den başka dış kaynağı, dayanağı yoktur.

Keşke koalisyon hükümetini sürdürebilseydik. Keşke toplumdan uzlaşmacı eğilimlere örnek olabilseydik. Olmadı, olmamasını başaranlar kına yakabilirler.

PROTOKOL, HÜKÜMET DEĞİŞİNCE İMZALANACAK MI?

Basın mensuplarından gelen soruları da yanıtlayan Denktaş, Türkiye ile KKTC arasında imzalanacak protokolün, hükümetin değişmesiyle imzalanıp imzalanmayacağına ilişkin soruyu yanıtlayan Denktaş, şöyle konuştu:

“Çok ilginçtir,muhalefetten, protokolün buhafta ulaşacağı bilgisini aldım. Protokol imzalanırsa para gelir diye bir şey yok. 2019’da protokol imzalanmadı doğru ama 2018’de imzalanmıştı, para geldi mi? Hayır.”

“BİR SONRAKİ HÜKÜMETTE YOKUM… PARTİM OLSA BİLE”

Denktaş’a Kıbrıs Postası tarafından yöneltilen bir diğer soruda ise, olası hükümet senaryolarına dair HP’nin değil, DP’nin UBP ile olduğu bir koalisyona ilişkin görüşü soruldu. Denktaş, bu soruyu şöyle yanıtladı:

Şaunda önümdeki tek randevu Sayın Cumhurbaşkanı’nın verdiği randevudur. Onun dışında başka bir talep yok. Meclis’te çeşitli senaryolar var. MYK toplantısında da konuştuk, gündemimizde böyle bir konu yok, talep gelirse MYK değerlendirir ve karar alınır. Ama şunu net olarak söyleyebilirim; bir sonraki hükümette ben görev alacak değilim, partim olsa bile.

Kaynak : Kıbrıs Postası

Paylaş