Tansiyon ilaçları koronavirüs ölümlerini artırıyor mu?

126
Tansiyon
reklam alani

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamza Duygu, dünya genelinde salgın haline gelen ve maalesef ülkemizde de bildirilmeye başlanan Covid-19 için en yüksek risk grubunu kronik kalp hastalarının oluşturduğunu, paniğe kapılmaksızın zamanında alınacak tedbirlerle bu salgının kısa sürede büyük kayıplar yaşanmadan atlatılabileceğini söyledi.  Prof. Dr. Duygu, son günlerde tansiyon ilaçları ile ilgili çıkan spekülasyonların bilimsel bir dayanağının olmadığını vurguladı.   

 

2002 SARS ve 2012 MERS virüsleri gibi Covid-19’un da Koronavirüs ailesinden olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hamza Duygu, hastalıktan %2-3 ölüm oranı bulunan hastalıkla ilgili açıklamalarına şöyle devam etti;  “Koronavirüs, özellikle yaşlı ve kalp krizi öyküsü bulunan, kalp yetersizliği, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kronik böbrek yetmezliği, kronik bronşit, astım, kanser öyküsü olanlar ve immün direnci düşük olan, kemoterapi ve şua tedavisi alan yada kortizon kullanan kişilerde ağır seyretmektedir.  Dolayısıyla kronik kalp rahatsızlığı olanlar en yüksek risk gruplarını oluşturmaktadır.”

Dünya genelinde vaka sayısı arttıkça tamamen sağlıklı kişilerde kalple ilgili hastalık tutulumlarının da tanımlanmaya başladığını belirten Prof. Dr. Hamza Duygu, koronavirüsün ölümcül kalp kası iltihabı, kalp krizi, kalp yetersizliği tablosunda ağırlaşma, ritim bozuklukları, düşük tansiyon ve ani ölümlere yol açabileceğinin bildirildiğini söyledi.

 

Prof. Dr. Hamza Duygu;  “Hastalarımıza Hekimlerine Danışmadan Hiçbir İlaca Ara Vermemelerini Öneriyoruz.” 

Yüksek tansiyon nedeniyle sık kullanılan ACE-I (Lisinopril, Ramipril, Enalapril, Perindopril vb.) veya ARB (Kandesartan, Olmesartan, İrbesartan vb.) grubu ilaç kullanan hastalarda Koronavirüs’ün daha ölümcül seyredebileceği yönünde söylentiler olduğunu belirten Prof. Dr. Hamza Duygu, bu  spekülasyonların virüsün hücre içine girerken ACE2 denilen enzimi kullandığını gösteren deneysel çalışmalardan sonra gündeme geldiğini ifade ettiği açıklamalarına şöyle devam etti; “Avrupa Hipertansiyon Derneği birkaç gün önce yaptığı duyuruda, bu söylemlerin hiçbir bilimsel dayanağı olmadığını, bu tür ilaçlar kullanan hastaların ilaçlarını kesinlikle bırakmaması, sosyal medyada dolaşan haberlere de itibar etmemesi gerektiğini vurgulamıştır.  Dolayısıyla hastalarımıza hekimlerine danışmadan hiçbir ilaca ara vermemelerini önermekteyiz.  Aksi takdirde bu hayatı tehdit eden durumlara yol açabilir.  Türk Toraks Derneği Solunum Sistemi İnfeksiyonları Çalışma Grubu’nun Koronavirüs’le ilgili yararlı bilgileri ışığında da paniğe kapılmadan, gerekli tedbirlerin zamanında alınması ile bu salgının da kısa süre içinde, büyük kayıplar yaşanmadan atlatılabileceği inancındayız.”

Prof. Dr. Hamza Duygu,  Koronavirüs ve genel anlamda benzer virüs salgınlarına ilişkin merak edilen soruları da yanıtladı;

 

En Sık Solunum Yolu Enfeksiyonlarına Yol Açan Virüsler Hangileridir?

Üst solunum yolu enfeksiyonları ve akut bronşitin %90-95 oranında nedeni virüslerdir.  En sık solunum yolu enfeksiyonlarına yol açan virüsler Influenza (grip), Rhinovirus, Adenovirus, Parainfluenza ve Coronavirus’tür. 

 

Antibiyotikler Virüse Karşı Etkili midir?

Genel olarak, influenza (grip) dışında, solunum yolu enfeksiyonlarına yol açan virüslere yönelik etkin bir ilaç ya da aşı yoktur.  Dolayısıyla, influenza dışındaki virüs enfeksiyonlarından genel önlemler dışında korunma olanağı ve genel sağlık desteği dışında tedavi seçenekleri bulunmamaktadır.  Antibiyotikler yalnızca bakteri olarak adlandırılan enfeksiyon etkenlerine karşı etkilidir.  Virüs enfeksiyonlarında bir yararları yoktur.  Benzer şekilde, influenza virüsüne etkili oseltamivir gibi sınırlı sayıdaki ilaç, diğer virüs enfeksiyonlarında herhangi bir yarar sağlamamaktadır.

 

Virüsün Enfeksiyon Şiddetinin Kişiden Kişiye Değişiminde Etkili Olan Unsurlar Nelerdir?

Virüs enfeksiyonlarının şiddeti iki etkene göre farklılık gösterebilir.  Bunlardan birincisi, maruz kalınan virüsün saldırganlık gücü (insan vücudunun savunma sistemlerini alt etme kapasitesi) ve solunum sistemine giren virüs sayısıdır.  Basit bir mantıkla, solunum yollarına giren virüs sayısı arttıkça, virüsün savunma sistemimizi alt edip bronşlar ve akciğerler gibi daha alt solunum yollarına ulaşma olasılığı artacak,  bronşit (bronş enfeksiyonu) ve zatürre (akciğer enfeksiyonu) gibi ağır infeksiyonlara yol açabilecektir.  İkinci etken ise virüs ile karşılaşan kişinin bağışıklık sisteminin gücüdür.  Genel olarak, bağışıklık sistemi yaşlılarda, altta yatan kronik hastalığı olanlarda, iyi beslenmeyenlerde, bedensel yada ruhsal olarak aşırı yorgun olan bireylerde daha zayıf olmaktadır ve bu bireylerde virüs enfeksiyonları daha ağır seyretmektedir.

Virüs Salgınlarının Daha Çok Uzak Doğu Kaynaklı Olma Nedeni Nedir?

Bazı solunum virüslerinin ana konağı çeşitli hayvanlardır.  Örneğin influenza virüsünün ana konağı su kuşlarıdır.  Covid-19’un ana konağının ise yarasalar olduğu düşünülmektedir.  Çin mutfağında hem çok çeşitli kara, hava ve su hayvanları kullanılmakta, hem de bu hayvanların etlerinin “taze” yani olabildiğince yeni kesilmiş olması tercih edilmektedir.  Bu nedenle, yaygın olarak, çok çeşitli hayvanların bir arada olduğu, hem hayvanların birbirleriyle hem de insanların hayvanlarla çok yakın temasta bulunduğu büyük canlı hayvan pazarları kurulmaktadır.  Bu pazar yerlerinde insanlar, aslında başka hayvanlarda konaklayan, ama geçirdikleri mutasyonlar (genetik değişimler) sonucu insan hücrelerini de enfekte etme potansiyeli olan çok değişik virüslere yoğun düzeyde maruz kalmaktadır.

Hayvandan İnsana Geçen Her Virüs Dünya için Tehdit Oluşturur mu?

Genel olarak bir virüsün birkaç insana geçmesi o bireyler dışında ciddi bir sorun oluşturmaz, çünkü o hayvanlarla yakın temas kurulmadıkça, o hayvanların etleri çiğ olarak yenmedikçe enfeksiyon riski yoktur.  Tehdit düzeyi, virüsün insandan insana bulaşma yeteneği kazanmasıyla artar.  Virüsler geçirdikleri bir dizi mutasyon sonucu bu yeteneği kazanabilirler. Günümüzdeki yoğun seyahat ve yakın sosyal ilişkiler ortamında insandan insana geçebilen virüsler kolaylıkla tüm dünyaya yayılabilmektedir.

 

Koronavirus İnsana Hangi Hayvanlardan Geçer?

Koronavirüs’ler domuzlar, evcil ve evcil olmayan kuşlar, yarasalar, kediler, köpekler ve develerde yaşamaktadır.  Yakın geçmişte Koronavirüs’ler insanlarda üç salgına neden olmuştur.  2003’te SARS olarak tanımlanan, ağır akut solunum hastalığına yol açan Koronavirüs Uzak Doğu’da bir çeşit yabani kediden, 2012’de MERS olarak tanımlanan, Orta Doğu Solunum Hastalığına yol açan Koronavirüs ise Suudi Arabistan’da develerden insana geçmiştir.  Bu salgına neden olan Koronavirüs’ün önce yarasadan insana geçtiği ve ardından insandan insana geçmeye başladığı düşünülmektedir.  Dolayısıyla, halen ülkemizdeki kuş, kedi ya da köpekler sağlık açısından hiçbir tehdit oluşturmamaktadır.

 

Koronavirüs Enfeksiyonunun Belirtileri Nelerdir?

Kuluçka dönemi 2-14 gün arasında olan Koronavirüs enfeksiyonu, diğer solunum yolu enfeksiyonlarına benzer belirtilere neden olmakta, temel olarak ateş, öksürük ve nefes darlığına yol açmaktadır.  Son bir ay içinde enfeksiyonun saptandığı ülkelerde bulunan ve bu belirtileri olan bireyler, bu enfeksiyon açısından değerlendirilmelidir.  26 Ocak itibariyle enfeksiyon saptanan söz konusu ülkeler:  Çin, Macau, Taiwan, Avustralya, Fransa, Japonya, Malezya, Nepal, Singapur, Tayland, Güney Kore, A.B.D., Vietnam.  Hastaların %98’inden çoğu Çin’de saptanmıştır.

Virüs Nasıl Bulaşmaktadır?

Tüm solunum virüsleri gibi, Koronavirüs’ün de temel olarak hasta kişinin öksürmesi, hapşırması ya da burnunu temizlemesi sırasında saçılan parçacıkların solunması ile bulaştığı bilinmektedir.  Bu yolla bulaş, genellikle hasta kişiyle 1 metreden daha yakın mesafeli temas sonucu gelişmektedir.  Ayrıca, hasta bir kişinin temas ettiği kapı kolu vb. yüzeylere dokunma ve daha sonra dokunan el ile ağız, burun ya da göze temas yoluyla da bulaşma riski bulunmaktadır.

Nasıl Korunmalıyız?

Tüm solunum yolu enfeksiyonlarından korunmada benzer önlemler geçerlidir:  Eller sabunla en az 20 saniye boyunca düzenli olarak yıkanmalı, eğer su ve sabun yoksa alkol temelli dezenfektan solüsyonlar kullanılmalıdır.  Her durumda, olabildiğince, yıkanmamış ellerle gözlere, buruna ya da ağıza dokunmaktan kaçınılmalıdır.  Enfeksiyonu olan kişilerle yakın temastan kaçınılmalıdır.  Hastaların mümkün olduğunca evden çıkmamaları, öksürürken yada hapşırırken ağız ve burunlarını tek kullanımlık mendille kapatmaları gereklidir.  Kâğıt mendil yoksa ağız ve burunlarını kollarının iç yüzüyle örtmeleri önerilir.  Hasta kişilerin maske takması da virüsün saçılmasını ve bulaşmayı azaltmaktadır.  Hasta kişinin elle temas ettiği yüzeylerin düzenli olarak temizlenmesi önerilir.  Koronavirüs’lere yönelik bir aşı bulunmamaktadır.  Ancak Çin hükümeti, salgının erken döneminde etken virüsün genetik yapısını belirlemiş ve dünyadaki bilim merkezleriyle paylaşmıştır.  Dolayısıyla, bir aşı geliştirme çabaları en az üç ülkede (Çin, A.B.D. ve İngiltere) başlamıştır.  Ancak herhangi bir aşının en acil koşullarda insanların kullanımına sunulması en az 6 aylık bir süre gerektirmektedir.

Enfeksiyona Yakalanırsam Nasıl Tedavi Olabilirim?

Önceki soruların yanıtlarında da belirtildiği gibi, influenza virüsü dışındaki solunum virüslerine etkili herhangi bir ilaç bulunmamaktadır.  Bu nedenle yalnızca yakınmalarını hafifletmeye yönelik ağrı kesici, ateş düşürücü gibi ilaçlar kullanılabilir.  Ateşi 48 saat içinde düşme belirtisi göstermeyen ya da solunum sıkıntısı (nefes darlığı) olan kişilerin bir sağlık merkezine başvurması gereklidir.

Paylaş