Akay Cemal: Alpay’ın cenazesini Hacı İsmail Sadıkoğlu yıkadı.

561
reklam alani

Alpay Mustafa olayıyla ilgili, “Sadıkoğlu’nun evinde gerçekleştirilen değerlendirme toplantıları sonunda, cenaze töreni konusunda öne sürülen koşullar kabul edilmedi. Ancak ölü yıkayıcı olmadığından, Alpay’ın cenazesini Hacı İsmail Sadıkoğlu yıkadı. Bu arada ‘ne olur ne olmaz’ kabilinden İsmail Sadıkoğlu ile Tremeşeli Mehmet Ali defin günün sabahı 05.00’te mezarlığa giderek keşif yapmışlardı” diyen Cemal, “Yakın geçmişin tarihinde, varoluş mücadelesi döneminde yaşananların perdesini az da olsa aralamak, gerçeklerle yüzleşmek en doğrusudur” ifadelerini kullandı.

Akay Cemal’ın Kıbrıs Gazetesi’ndeki köşe yazısının tamamı şu şekilde;

Kimseyi töhmet altında bırakmadan Alpay Mustafa olayı ile ilgili anıları yoğun ısrar üzerine bugün de irdelemeye çalışacağız. Geçen yazımızda da vurguladığımız gibi Alpay, kabına sığmaz bir mücahitti… Hani ‘deli dolu’ derler ya… Çok da nişancıydı. Havaya fırlatılan madeni parayı vuracak kadar!

Geçen pazar günü bu sütunda yayımlanan yazı üzerine bir mesaj geçen sevgili dost Zafer Niyazi de, Alpay’ın, gelmiş geçmiş en iyi mücahitlerden biri olduğunu vurguladı. Zafer Niyazi geçtiği notta özetle şöyle dedi:

“Bir tartışma sonrası teslim olmasına rağmen Alpay polis hücresinde tek kurşun ile burun hizasından vurulmuştu. Bir konuya açıklık getirmek isterim. Ben o gece Sancaktar ile o düğünde idim. Tüm olayları gören ve yaşayan hayatta tek Kıbrıslıyım. Alpay teslim olduğunda Bayraktar ve Sancaktar’a haber verilmesi için görevlendirildim. Bir evdeydiler. Kapıyı çaldıktan sonra Sancaktar beni içeri aldı ve kendisine olayları anlattım. Masada Bayraktar’ın yanı sıra, Muavini, Sancaktar ve bir iki kişi daha vardı. İçkili bir muhabbet sofrasıydı. Olanlar ondan sonra oldu. Ancak Boğaz Sancağı’nın konu ile hiç ilişkisi yoktur. Sadece özel birlikler ile inzibatlar ve Lefkoşa Sancağı’na bağlı mücahitler arasında sadece o gece bir gerginlik yaşandı.”

Zafer Niyazi’yi birkaç kez aradım ama iletişim kuramadık. Çok teşekkür ederim. Bu arada o gecenin tanıklarından Ahmet Yüksel’in anlattığına göre; Alpay, düğündeki olaydan sonra Köşklüçiftlik’e, 30’uncu Tabur’a gitti. Sorumlu da kod adı ‘Karaca’ olan Üsteğmen Mertgün Dinç idi. Bir süre önce Azerbaycan’da vefat etti.

Karargâhta nöbette olan Ahmet Yüksel şöyle devam etti:

“Karaca, Alpay’ı çağırdı ve bu işlerin daha fazla büyümemesi bakımından gidip teslim olmasını istedi ve kendisini ikna etti. Alpay Mustafa da, orada koruma altında olacağını düşünerek gidip polise teslim oldu.

Bayraktar’a büyük saygısı vardı ve ‘Büyüğüm’ diye hitap ederdi. Ne bilirdi başına gelecek olanlar? Aklının ucundan bile geçmemişti… Ancak vurularak öldürülmesinden sonra, Karaca Üsteğmen çılgına döndü ve vicdan azabından bileklerini keserek intihara kalkıştı. ‘Keşke teslim olmasını söylemeseydim’ diye bağırıyordu…”

Her neyse; olay bir anda duyulunca Lefkoşa’da büyük yankılara neden olmuş ve Çağlayan Grubu ile Köşklüçiftlik Grubu mücahitleri arasında ipler iyice gerilmişti… Alpay’ın cenazesini Hamitköy ovalarına götürme görevi de dönemin Bölük Komutanlarından Osman Efe’ye verilmişti…

Köşklüçiftlik Grubu, cenazenin oradan alınarak Lefkoşa Mezarlığı’na defnedilmesinde ısrar etti. Sinirler çok gerilmişti… Bozkurt’a (Bayraktar) “Ya cenazeyi teslim ederler, ya da istenmeyen olaylar olacak” diye haber salındı. İlgili makam, cenazeyi vermeyi kabul etti, ancak defin töreninde fotoğraf çekilmeyeceği, hoca olmayacağı ve bölükleri temsilen katılacak olanların silahsız olacağı gibi koşullar öne sürdü. Tüm bu gelişmeler TMT’nin önde gelen elemanlarından merhum Hacı İsmail Sadıkoğlu’nun evinde değerlendirildi ve atılması gereken adımlar da kararlaştırıldı. Toplantılarda Burhan Nalbantoğlu, Karaca, Topal Mahmut ve Tremeşeli Mehmet Ali gibi isimler bulunmuştu…

Toplantılar geç vakte kadar sürerken, iyi saatte olsun Sadıkoğlu’nun eşi Sevilay Hanım ev sahibi olarak, çay-kahve yapmaktan yorulmamıştı… Sevilay Sadıkoğlu, Alpay’ın öldürüldüğü an hücrede dönemin Polis Müfettişlerinden merhum Ali Beşir’in de olduğunu söyledi.

Evet; Sadıkoğlu’nun evinde gerçekleştirilen değerlendirme toplantıları sonunda, cenaze töreni konusunda öne sürülen koşullar kabul edilmedi. Ancak ölü yıkayıcı olmadığından, Alpay’ın cenazesini Hacı İsmail Sadıkoğlu yıkadı. Bu arada ‘ne olur ne olmaz’ kabilinden İsmail Sadıkoğlu ile Tremeşeli Mehmet Ali defin günün sabahı 05.00’te mezarlığa giderek keşif yapmışlardı…

Sonuçta, konulan koşullar kabul edilmedi ve özel bir cenaze töreni düzenlendi. Lider Dr. Küçük’ün yanı sıra, Alpay’ın ailesi, silah arkadaşları ve sevenleri onu son yolculuğuna uğurladılar. Çok geçmeden Kenan Çoygun Paşa da görevden alınarak, Ankara’ya gitti.

Not: Söz verdiğimiz için bunları kaleme aldık. Alpay’ın eşi Huriye Hanım’ın hayatta olduğu sürece değinmedik. Ancak geçen günlerde ölümü üzerine yazalım dedik. Kimseyi de incitmemeye özen gösterdik. Bu arada bildiklerimin dışında bu konuda bana ek bilgi verenlere de bu vesile ile teşekkür ederim.

Yakın geçmişin tarihinde, varoluş mücadelesi döneminde yaşananların perdesini az da olsa aralamak, gerçeklerle yüzleşmek en doğrusudur diye düşünüyoruz.

Paylaş