İsmet Üstüner, hakkında okunan davayı değerlendi: Adaletin tecelli etmediğine inanıyorum

4
İsmet Üstüner
reklam alani

Elektrik Mühendisi İsmet Üstüner, hakkında okunan sabit kamera davasını ve mahkemenin söz konusu davayla ilgili verdiği kararı değerlendirerek, “Adaletin tecelli etmediğine inanıyorum. Mahkemelerimiz ve savcılarımız evrensel hukuk prensiplerine bağlı çalışmalıdır” açıklamasında bulundu.

İngiltere ve KKTC’de çeklerle ilgili yasalara hakim olmasıyla ve kazandığı meşhur davalarla bilinen Elektrik Mühendisi İsmet Üstüner, hakkında okunan “sabit kamera davası” ile ilgili mahkenin verdiği kararları değerlendirdi.

İsmet Üstüner, 7 Haziran 2023 tarihinde okunan ve 4 Ağustos tarihinde yayınlanan Y/C 70/2021 sayılı Yüksek Mahkeme kararında ciddi hukuk prensipleri ihlal edildiğini kaydetti.

Bütün izahlarına karşılık, Yüksek Mahkeme’nin konuyla ilgili başvurusunu kabul etmediğini ve Kaza Mahkemesi kararını onayladığını aktaran Üstüner, “Yüksek Mahkeme’nin üç ciddi prensip hatası yapmış olduğu kanaatindeyim” dedi.

Üstüner, adaletin tecelli etmediğine inandığını kaydederek, Yüksek Mahkeme’nin verdiği kararı detaylı bir şekilde açıkladı.

Yüksek Mahkeme’nin Anayasa Mahkemesi’ne havale istemini reddettiğini dile getiren Üstüner, “Vicdanım kabul etmiyor ve adaletin tecellisinin yara aldığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Üstüner, mahkemelerin ve savcıların evrensel hukuk prensiplerine bağlı çalışması gerektiğini belirterek, “Savcıların görevi, sanığın lehine olanlar dahil tüm bilgileri taraflarla paylaşmak ve mahkemelerin adil karar vermesine yardımcı olmaktır” açıklamasında bulundu.

İsmet Üstüner’in konuyla ilgili detaylı açıklaması şu şekilde:

“7 Haziran 2023 tarihinde okunan ve 4.8.2023 tarihinde yayınlanan Y/C 70/2021 sayılı Yüksek Mahkeme kararında ciddi hukuk prensipleri ihlal edilmiştir. Adaletin tecelli etmediğine inanıyorum ve bunu halkla paylaşmayı bir yurttaşlık görevi addediyorum. Bu karar değişmeyecektir fakat ileride verilecek kararların daha adil olmasına katkı yapacağıma inanmaktayım.

2020 yılı başında bana ‘sabit kamera davası’ geldi. Duruşma için tayin edilen gün olan 20.3.2020 tarihinde mahkemede hazır bulundum. Yargıç niyetimin ne olduğunu sordu, ben de ithamı kabul etmeyeceğimi söyledim. Sebebini sordu; ben de gerekçelerimi özetledim. Bunun üzerine hazır bulunan savcı, “durumunu gözden geçirmek üzere” erteleme istedi; beyan edilen gerekçeye bağlı olarak erteleme isteğine karşı çıkmadım. Dava Nisan ayına ertelendi.

Bu arada Kovid-19 patlak verdi ve mahkemeler randevu sistemine geçti. Dava bir buçuk yıl süreyle defalarca ertelendi. Davanın tayinli olduğu günün önceki gecesinde, davanın hangi tarihe ertelendiğini internet üzerinden takip ediyordum. Bir buçuk yıl sonra yargıç değişikliği oldu. Ben bunu bilmiyordum ve eski yargıcın listesinde erteleme bilgisini göremediğimden Mukayyitliğe telefon edip yeni tarihi öğrendim. Bir sonraki tarihte de aynisi oldu ve ben yine mukayyitliği aradığımda davanın gıyabımda neticelendiğini öğrendim. Hemen Yüksek Mahkemeye istinaf dosyaladım ve tüm bu olayları istinaf aşamasında Yüksek Mahkemeye izah ettim.

Bütün izahlarıma karşılık, Yüksek Mahkeme başvurumu kabul etmemiş ve Kaza Mahkemesi kararını onaylamıştır.

Yüksek Mahkemenin üç ciddi prensip hatası yapmış olduğu kanaatindeyim.

YÜKSEK MAHKEME’NİN BİRİNCİ HATASI

Yüksek Mahkeme, davanın Anayasa Mahkemesine havale edilmesi istemimi reddederek çok ciddi bir hata yapmıştır.

Yüksek Mahkeme Anayasa Mahkemesine havale istemimi reddederken hangi yasanın hangi maddesinin Anayasa’nın hangi maddesine aykırı olduğunu belirtmediğimi ileri sürdü. Halbuki bir davanın Anayasa Mahkemesine havale edilmesi için mutlaka bir yasanın bir maddesinin Anayasaya aykırı olması gerekmez. İdarenin herhangi bir kararının da Anayasa’ya aykırı olduğu iddia edilerek konunun veya davanın Anayasa Mahkemesine havalesi istenebilir.

Yüksek Mahkeme kararında aynen şöyle demektedir: ‘Bu prensiplerden hareketle huzurumuzdaki başvuruyu incelediğimizde, Sanığın Anayasa Mahkemesine havale istemini esasen Alt Mahkemede yapma niyetinde olduğunu ancak Yargıtay’ın İstinafa konu davayı Kaza Mahkemesine tekrar dinlenmek üzere havale etmediği takdirde havalenin İstinaf aşamasından yapılmasını talep ettiği görülmektedir. Sanık hitabında Anayasa’ya aykırılık teşkil eden madde veya kararı açıkça belirtmediği, keza, hangi yasa maddesinin Anayasa’nın hangi maddelerine ve ne sebeple aykırılık teşkil ettiğini belirtmediğinden ilaveten, iddialarının herhangi bir yasal zemini olmadığı görüldüğünden bu talebi reddedilir.’

‘Sanık ayrıca hız tespit kameraları ile ilgili uygulamanın Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesi ile Alt Mahkemeden Anayasa Mahkemesine havale isteminde bulunacağını, İstinaf Mahkemesinin davayı Alt Mahkemeye iade etmemesi durumunda bu havale istemini İstinaf Mahkemesinin Anayasanın 1, 118(1), 118(2) ve 148. maddelerine aykırılık talebi ile Anayasa Mahkemesine havale etmesini talep etmiştir.’

Yukarıda bahsi geçen Anayasa maddelerinde şöyle denilmektedir:

Madde 1

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir

Madde 118

(1)Polis Örgütünün kuruluşu, görev, yetki ve sorumlulukları yasa ile düzenlenir.

(2)Polis, demokratik hukuk devleti ilkelerine ve yurttaşların temel haklarına saygılı olarak Anayasa ve yasalar çerçevesinde görev yapmakla yükümlüdür.

Madde 148

(1)İstinaf işlemleri de dahil olmak üzere, herhangi bir mahkeme işlemindeki bir taraf, bu işlemin herhangi bir safhasında bu işlemdeki uyuşmazlık konularından herhangi birinin karara bağlanmasında etkisi olabilen herhangi bir yasanın veya kararın veya söz konusu yasa veya kararın herhangi bir kuralının Anayasaya aykırılığını ileri sürebilir ve bunun üzerine, mahkeme bu konuyu, Anayasa Mahkemesine sunar ve bu konu hakkında Anayasa Mahkemesince bir karar verilinceye kadar söz konusu işlemi durdurur.

Yukarıdaki alıntılardan da görüldüğü gibi sabit kameralarla ilgili yasa olmamasına rağmen Polisin bu kameraları kullanmasının anayasanın 1, 118(1) ve 118(2) maddelerine aykırı olduğunu belirttim ve kararda da bu husus açıkça belirtilmektedir. Mahkeme benden Polisin bu kameraların kullanılması için ne zaman ve nerede hangi kararı aldığını ayrıntılarıyla anlatmamı mı istiyordu? Bu kameraların polis tarafından kullanıldığını göstermek yetmez mi? Duruşma esnasında Mahkeme Başkanının “Hukuk Devleti ilkelerine aykırılık” iddialarımı çok iyi anladığını vücut diliyle gösterdiğine inanıyorum ve bu konuda bana tek bir soru yöneltti: Hangi yasanın hangi maddesi, Anayasaya aykırıdır? Buna cevaben ben de işte problem buradadır, sabit kameraların kullanılması hiçbir yasaya dayanmamaktadır ve hukuk devletine aykırılık da buradadır, dedim. Başka soru sorulmadı.

Yüksek Mahkemenin Anayasa Mahkemesine havale istemimi reddetmesini vicdanım kabul etmiyor ve adaletin tecellisinin yara aldığını düşünüyorum.

İKİNCİ HATA: SAVUNMA HAKKIM GÖRMEZDEN GELİNDİ

Esas duruşma günü bilerek ve isteyerek mahkemede hazır bulunmadığım algısı yanlıştır. Bunu ve nedenini mahkemeye izah ettim. Dava, bir buçuk yıl süreyle internet ortamında ertelendikten sonra yargıç değişikliğinden haberim olmadığı için bir hata sonucu duruşmada hazır bulunmadım. Davayı ve ertelemeleri günü gününe takip edip son iki defa eski yargıcın listesinde ertelemeyi görmeyince mukayyitliği hemen bir gün sonra telefonla aradığımda davanın aleyhime neticelendirildiği gerçeğini öğrenmiş olmuştum. Bu ortamda adaletin tecellisi için davayı Kaza Mahkemesine iade etmeliydi.

ÜÇÜNCÜ HATA: SAVCILIK BAZI OLGULARI MAHKEMEDEN GİZLEDİ

Yüksek Mahkeme kararında aynen şöyle demiştir: “Sanık, İddia Makamının da davasını kabul etmediğini bildiği halde bunu Mahkemeden gizlemekle hatalı davrandığı iddiasında bulunmuştur ancak İddia Makamının Sanık adına suçunu kabul etmeyeceğini bildirime yükümlülüğü yoktur. Keza, bu iddiaların İstinaf maksatları bakımından tezekkür edilmesi mümkün değildir.”

Savcılar sadece sanığın aleyhine olan hususları değil sanığın lehine olan tüm hususları da mahkemeye bildirmek zorundadır. Burada çok önemli bir hukuk prensibi ihlal edilmiştir. Hatta trafik suçu ile ilgili ihbar bana tebliğ edildiğinin ertesi günü Gazimağusa Karakoluna gidip konu ile ilgili yazılı ifademi verdim ve bazı iddialarda bulundum. Bu ifadede, bana gelen ihbarın fotoğraf içermediğini halbuki fotoğrafın esas delil olduğunu belirtmiştim. Bana gelen ihbar eksik ve sakattı. Ve yasaya göre, dava açılmadan önce geçerli bir ihbarın sanığa iletilmesi gerekmektedir. Karakoldaki ifademde, ileride dava gelirse bu davanın zamansız açıldığını ileri süreceğimi beyan ettim. Bu dosya da mahkemede ibraz edilmemiştir. Yüksek Mahkemedeki duruşmada, bu olguyu tarihini ve ifademi alan polisin ismini vererek beyan etmiş olmama rağmen kararda bu iddia ya unutulmuş ya da es geçilmiştir. Bu dosya da mahkemeye ibraz edilmeliydi. Savcının bunu gizleme hakkı yoktur ve yasal değildir.

KKTC Anayasasının uluslararası antlaşmalar ile ilgili maddesinde şöyle denilmektedir:

Uluslararası Andlaşmaları Uygun Bulma

Madde 90

(1)Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle veya uluslararası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması Cumhuriyet Meclisinin onaylamayı bir yasa ile uygun bulmasına bağlıdır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1961 yılında Kıbrıslı Türklerin de yer aldığı Kıbrıs Cumhuriyeti Meclisinde oylanıp onaylanmıştı. Bu sözleşme bizleri de bağlamaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesi “adil yargılamadan” bahsetmektedir. Bilahare, bu sözleşme gereği en yüksek durumuna gelmiş olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu maddenin, tüm ceza davalarında iddia makamının tüm delilleri (sanığın lehine olanlar da dahil) sanığa duruşma başlamadan önce verilmesi gerektiğini içerdiğine hükmetmiştir. Elbette sadece sanığa verilmesi yetmez, istisnai durumlarda, sanık veya avukatı hazır olmadığında tüm delillerin mahkemeye ibrazı gerekmektedir. Savcının böyle bir mecburiyeti vardır ve bu adaletin tecelli etmesi için bir zorunluluktur.

İngiltere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini dikkate alarak birçok yasasını günün koşullarına adapte etmiştir. Örneğin 1985 Traffic Offences Act’a göre tüm trafik davalarında tüm deliller sanığa duruşma başlamadan en az 7 gün önce verilmelidir. Yine İngiltere’de, Criminal Procedure and Investigations Act 1996 Section 3 ve 7A’ya göre sanığın lehine olan herhangi bir bilginin savcının bilgisine gelmesi halinde en erken bir zamanda bu bilgiyi sanık tarafına da ulaştırmak zorunludur.

ADİL YARGILANMAK İÇİN KATKI

Netice olarak yukarıdaki hususları halkın bilgisine getirmeyi bir vatandaşlık görevi, KKTC’deki hukuk düzeninin daha ileriye gitmesine yardımcı olacak bir katkı olarak değerlendiriyorum. Bu aşamadan sonra, sabit kameralarla ilgili olarak aleyhime verilen kararın değişmesinin mümkün olmadığını da biliyorum. Bu çabanın, hukuka olan bağlılığım ve KKTC adalet mekanizmasını iyileştirmek gayretimin bir göstergesi olarak değerlendirilmesini rica eder; bu katkıya destek olan ve olacak olanlara teşekkür ediyorum.”

İSMET ÜSTÜNER KİMDİR?

İsmet Üstüner, 1942 yılında Kasaba Baf’ta doğdu. İlkokulu Kasaba’da, orta öğrenimini Lefkoşa’daki İngiliz Okulunda ve Yüksek öğrenimini de Londra Üniversitesinde tamamlayıp 1965 yılından beri Elektrik Mühendisi olarak meslek icra etmektedir. İngiltere’de 15 yıl kaldıktan sonra 1976 yılında Kıbrıs’a dönmüştür.

İngiltere’de savunma sanayii dalında kapsamlı ARGE çalışmalarında bulunmuş; Kıbrıs’ta Sanayi Holding bünyesinde kendisine bağlı olsun veya olmasın tüm fabrikaların teknik sorunları ile ilgilenmiş ve son olarak Metal Grup Müdürlüğü yapmıştır. 1986 yılında serbest ticarete başlamıştır.

Hukuk, hayatı boyunca Üstüner’in ciddi şekilde ilgilendiği hobisi olmuştur. İlk müdafaa layihasını 1967 yılında tatil için Kıbrıs’a geldiğinde annesi adına yazmış ve davanın iptalini sağlamıştı. İngiltere’de Vergi Dairesi ile ciddi hukuki mücadeleleri olmuş ve hepsini kazanmıştır. En bilinen davası ise Olimpik Havayolları aleyhine açıp kazandığı dava olmuştur.

Kıbrıs’ta İskele Kaza Mahkemesi hariç tüm Kaza Mahkemelerinde, Yüksek Mahkemede ise Anayasa, YİM, Yargıtay Ceza ve Yargıtay Hukuk Mahkemelerinde genellikle olumlu neticeler elde etmiştir.

2015 yılında hukukçulara yönelik çeklerle ilgili bir çalışma yayınlamış ve K.T. Ticaret Odası ile K.T. Barolar Birliği tarafından web sitelerinde yayınlanmıştır. Ayrıca Mart 2020’de konu ile ilgili olarak DAÜ Hukuk Fakültesinde tüm öğrencilere yönelik bir sunum gerçekleştirmiştir.

Bağlı olduğu meslek grubu Elektrik Mühendisleri Odasında, bir defa süper iletkenler üzerine, üç defa da elektriğin temel prensipleri üzerine seminer vermiştir.

2013 yılında yayınladığı “Henüz Unutmadıklarım” adında bir anı-biyografi kitabı bulunmaktadır.

Eşi Dolun Üstüner, Mağusa’nın ilk kadın avukatıdır ve 37 yıl hizmet verdikten sonra 2015 yılında emekliye ayrılmıştır.

Paylaş