Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ: “Mutasyona uğrayan virüs Ocak ayında saptansaydı, tedbirler daha erken alınabilirdi”

55
Tamer Şanlıdağ
reklam alani

Virüslerin ‘tiplendirilmesinin’ çok önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, “Biz bu mutasyona uğrayan virüsü Ocak ayında saptamış olsaydık, belki Ocak ayında bu tam kapanma tedbirini alma yoluna gidebilirdik. Bu araştırmalar durdurulmamalı. Her pozitif vaka tiplendirilmeli” dedi.

YDÜ DESAM Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, BRT’de “14. Saat” programına katılarak, hem mutasyona uğrayan virüs, hem de “ilk vaka” konularında açıklamalarda bulundu.

“MUTASYONLA İLGİLİ SONUÇLARI 5 ŞUBAT’TA SAĞLIK BAKANLIĞI İLE RESMİ OLARAK PAYLAŞTIK”

Prof. Dr. Şanlıdağ, mutasyona uğrayan virüsle ilgili ilk çalışmayı 4 Şubat’ta gerçekleştirdiklerini, 5 Şubat’ta ise analizlerini tamamladıklarını, ardından da sonuçları; hem Sağlık Bakanı, hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı ile resmi olarak paylaştıklarını kaydetti.

“13 OCAK’TA, İLK MUTASYONA UĞRAYAN VAKA TESPİT EDİLDİ”

Mutasyona uğrayan virüsle ilgili 17 kişilik bir grupla çalıştıklarını ifade eden Prof. Dr. Şanlıdağ, “Bu grup içinde; Kasım, Aralık, Ocak ve Şubat ayının ilk haftasında saptanan örnekler üzerinde çalıştık. Pozitif olarak saptadığımız örnekleri seçtik. Geriye doğru baktığımızda, 13 Ocak’ta ilk mutasyonlu virüs vakayı görüyoruz” dedi.

“3 ŞUBAT’A GELİNDİĞİNDE; 10 VAKANIN 8’İ MUTASYONLU VİRÜS TAŞIYORDU”

3 Şubat tarihinde 10 vaka üzerinde çalıştıklarını ifade eden Şanlıdağ, “Bu tarihte 10 vakanın 8’i mutasyonlu virüs taşıyordu. Bu bize, ülkemizdeki artış trendine de baktığımızda, aslında mutasyona uğrayan virüsün adamızda olduğu ve bu hızlı yayılımı etkilediğini söyleyebilirim” şeklinde konuştu.

“MUTASYONLAR DÜNYADA İLK OLARAK ARALIK VE OCAK AYLARINDA TESPİT EDİLMEYE BAŞLANDI”

Yaptıkları çalışmanın, mutasyonun İngiltere varyantı üzerinde gerçekleştiğini; Brezilya ve Güney Afrika mutasyonlarının da araştırılacağını belirten Şanlıdağ, mutasyonların tümünün Aralık ile Ocak ayları arasında dünyada tespit edilmeye başlandığını kaydetti.

“MUTASYONLARLA İLGİLİ HEMFİKİR OLUNAN TEK NOKTA; DAHA FAZLA BULAŞTIRICI OLMALARI”

Bilim dünyasının, üç mutasyonla ilgili de tek bir konsensüse vardığını belirten Şanlıdağ, bunun da üç tipin de artık daha fazla bulaştırabildiği yönünde olduğunu ifade etti.

“YÜZDE 50 İLE 70 ORANINDA DAHA BULAŞICI”

Üç varyantın da yüzde 50 ila 70 oranında daha fazla bulaşıcı olduğunu ifade eden Şanlıdağ, “aşılar mutasyona uğrayan virüs karşısında koruyucu olacak mı, hastalığın seyrini nasıl etkiliyor, ilaç tedavisinde değişikliğe neden olacak mı, bu sorularla ilgili henüz bir fikir birliği yok” dedi.

3 FARKLI TEPE NOKTASI… “KKTC MART’TAN BU YANA EN YÜKSEK BULAŞTIRICILIK ORANINDA… BİR KİŞİ ÜÇ KİŞİYİ BULAŞTIRABİLİYOR”

KKTC’de üç önemli ‘tepe’ noktası saptadıklarını söyleyen Prof. Dr. Şanlıdağ, “Birincisi Mart ayındaydı. En yüksek bulaştırıcılık sayısını 2.36 olarak belirlemiştik. Eylül ayındaki tepe noktasında ise 2.24 oranındaydı. Şu an ise 3.25’e yükselmiş durumda. Yani bir kişi en az üç kişiye bulaştırıyor. Bulaştırıcılık sayısı artmış durumda. Bu büyük ihtimalle mutant virüsle alakalı” şeklinde konuştu.

“MUTASYONA UĞRAYAN VİRÜSÜ OCAK AYINDA SAPTAMIŞ OLSAYDIK, TEDBİRLER DAHA ERKEN ALINABİLİRDİ”

Virüslerin ‘tiplendirilmesinin’ çok önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şanlıdağ, “Biz bu mutasyona uğrayan virüsü Ocak ayında saptamış olsaydık, belki Ocak ayında bu tam kapanma tedbirini alma yoluna gidebilirdik. Bu araştırmalar durdurulmamalı. Her pozitif vaka tiplendirilmeli” dedi.

BAŞBAKAN İLE GÖRÜŞME… “DETAYLI BİR RAPOR SUNDUK”

Mutasyona uğrayan virüsü Sağlık Bakanlığı’na 5 Şubat tarihinde resmi olarak bildirdiklerini belirten Şanlıdağ, Başbakan ile de bugün araştırma grubu olarak bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve hazırladıkları raporu sunduklarını kaydetti.

“Artık salgının dinamiği değişiyor” diyen Şanlıdağ, “Tam kapanma kararının ne kadar daha sürmesi gerektiği hususunda bir rapor sunduk. Bu konuda Sayın Başbakan, bazı istatistiki bilgileri bizlerle paylaşacağını ve bölgesel hesaplamalar yapmamızı istedi. Salgının az olduğu ya da görülmediği; Lefke, Mağusa, Güzelyurt gibi yerlerde farklı değerlendirmeler yapmamızı istedi” ifadelerini kullandı.

“TAM KAPANMA İLE ÜLKE İÇİNDEKİ DOLAŞIM YÜZDE 10’A DÜŞTÜ, BU ORAN YÜKSELMEZSE, 3 HAFTA İÇİNDE SALGININ DURUMU NORMAL HALE GELEBİLİR”

Başbakan’a sundukları analiz sonucunu da aktaran Şanlıdağ, şöyle konuştu:

“Dolaşımı yüzde 10 oranında tuttuğunuz zaman -ki tam kapanmada bu mümkün-, bizim resmi rakamlara göre 375 bine yakın nüfusumuz var. Dolaşan rakam 37 bin 500’ü geçmezse, tam kapanma kararıyla birlikte 3 hafta içerisinde salgının durumunu normal hale getirebiliriz.”

KKTC’DEKİ İLK VAKA…

“KKTC’deki ilk vaka” konusuna değinen Şanlıdağ, “Aralık 2019’a kadar, solunum yolu şikayeti ile hastanemize başvuran vakalarımız üzerinden biriktirdiğimiz örneklerden geriye dönük araştırmalar yaptık. Araştırmalarımız sonucunda, bir kişide Sars-Cov-2 virüsü saptandı. Bu vaka, üç farklı kitle teyit edildi. Ardından kişiyle temas edildi, antikor testleri istendi ve geriye dönük yapılan tarama sonucunda 13 yaşındaki KKTC vatandaşı bir gencimizin, Alman turistlerden önce virüsü geçirdiğini tespit ettik” dedi.

PİLLİ’NİN AÇIKLAMASI… “BUNU TARTIŞABİLİRİZ”

Konuyla ilgili Sağlık Bakanı Ali Pilli’nin Kıbrıs Postası’na yaptığı “Herkes iddia edebilir… Biz geriye dönük araştırmalarımızı yaptık ve Alman turistlerden önce herhangi bir vakanın olabileceğini görmedik” açıklamasının sorulması üzerine Şanlıdağ, “ne kadar geriye gittiklerini ve nasıl çalıştıklarına bakılması gerekiyor. Bunu tartışabiliriz” şeklinde konuştu.

SAĞLIK BAKANLIĞI İLE “İLETİŞİM KOPUKLUĞU”

Sağlık Bakanlığı ile “iletişim kopukluğu” konusunun kendilerine özgü olmadığını söyleyen Şanlıdağ, “Bakanlar Kurulu kararları ile Komite kararlarının uyuşmadığı ya da aksi kararlar alındığını görüyoruz. En akılcı yol, ülkenin tüm olanaklarının birlikte kullanılması” dedi.

KIBRIS TÜRK HALKININ ‘AŞI FARKINDALIĞI’ ARAŞTIRMASI

Kıbrıs Türk halkının “aşı farkındalığı” konusunda da bir çalışma yaptıklarını belirten Şanlıdağ, “Halkın yüzde 50’si aşı olmak istemiyor. Bu yüzde 50’lik kısmın içindeki yüzde 80 de, aşı olmama sebeplerine ilişkin ‘yan etkilere’ işaret ediyor. Tüm aşılar ağır hastalıklara ve ölüme karşı korur. Etkinliği konusunu tartışılmasını doğru bulmuyorum çünkü aşı karşıtlığı pompalanmış oluyor” şeklinde konuştu.

Paylaş